Sosyal medya kullanım süresi, çocuklar üzerinde olumsuz bir etki oluşturmuyor. California Üniversitesi'nden bir grup araştırmacının yaptığı çalışma, bunu gösterdi.
Günümüzde, sosyal medyayı 7'den 70'e neredeyse herkes kullanıyor. Sosyal medya hesaplarımızda, günlük yaşamımızdan tartışmalara kadar birçok konuyu / hikayemizi paylaşıyoruz. Ayrıca birçoğumuzun sosyal medyayı kullanmasının başlıca amaçları, iletişim kurmak, arkadaşlarımız ile ilişkilerimizi güçlü tutmak ve yeni arkadaşlıklar edinmek. Peki, sosyal medya kullanım süresi çocukların zihinsel sağlığına olumsuz etki ediyor mu? Birçok ebeveyn, çocuğunun uzun saatler sosyal medya kullanımından şikayetçi. Bunun, çocuğunun zihinsel sağlığına zarar vermesinden korkuyorlar. Ama endişelenmeyin! Sadece çocuğunuzun günlük aktivitelerini aksatmamasına yardımcı olun ve elbette, çocuğunuzu olumsuz davranışlara yönlendirebilecek hesaplardan, sitelerden uzak tutmaya çalışın. Bunu, elbette çocuğunuzla / çocuklarınızla konuşarak yapmaya çalışın. Çünkü yeni bir araştırma, sosyal medya kullanım süresinin, çocukların zihinsel sağlığına olumsuz etki etmediğini gösteriyor.
Çocuklar ekranlara bakarak çok zaman harcıyor ve bazı ebeveynler endişeleniyor. Ancak asıl tehlike kullanım süresi değil. Tehlike, sosyal medya, dijital teknoloji kullanımının intihara yönlendirici davranışlar, depresyon gibi çok ciddi ve zararlı sorunlara neden olan mesajlarla karşılaşmaları.
Çevrimiçi iletişimde olan çevrimdışı da iletişimi sürdürüyor
Clinical Psychological Science dergisinde yayımlanan çalışmayı, California Üniversitesi - Irvine'dan psikoloji profesörü Candice Odgers ve ekibi yaptı. Odgers, ebeveynleri bir konuda uyardı: "Eğer çocukların birbirleriyle ve arkadaşlarıyla bağlantı kurmak için kullandığı sosyal medyayı kullanmalarına izin vermezseniz, durumu daha da kötüleştiriyor olabilirsiniz."
Odgers ve meslektaşları, Kuzey Carolina'da yaşayan 10-14 yaşları arasında 400 devlet okulu öğrencisinin sosyal medya kullanımını inceledi. Bu grup, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) tamamı için ırk ve sosyoekonomik durumun temsili bir örneği olarak seçildi. Araştırmacılar, çocukların cihazlarında günde yaklaşık 5 ila 7 saat arasında vakit geçirdiklerini, daha uzun süre vakit geçirenlerin daha büyük çocuklar olduklarını buldu.
Araştırmanın bulguları hakkında Prof. Dr. Odgers, "Genel olarak bulduğumuz şey, gençlerin dijital teknolojiler kullanarak çevrimiçi harcadıkları zaman ile depresyon, anksiyete gibi zihinsel sağlık belirtileri arasında bir bağlantı olmadığı. Bulgularda ortaya çıkan ilişkiler, aslında bizim için çok şaşırtıcıydı. Daha fazla kısa mesaj gönderen gençlerin daha iyi zihinsel sağlığa sahip olduğunu gördük. Teknolojiyi sık sık iletişimde kalmak için olumlu bir şekilde kullanan kişilerin, günlük hayatta da sıkı ilişkiler içinde olduklarını ve zihinsel sağlıklarının daha iyi olduğunu bulduk." açıklamasını yaptı.
Öyleyse neden ekran süresi ile ilgili endişeler var?
Prof. Dr. Odgers, eski çalışmaların metodolojilerinin (yöntem) yanlış sonuçlara yol açabileceğini savunuyor. Önceki araştırmalarda çoğunlukla depresyon ile sosyal medya kullanımı arasında bağlantı kurmaya çalışıldığını belirten Odgers, açıklamasını sürdürdü: "Bugüne kadar yapılan araştırmalarla ilgili sorunlardan biri de gençlerin okulda oldukları zamanın seçilmesiydi. Çocukların önlerine bir anket koyarak, son altı ay boyunca 'Ne sıklıkla çevrimiçi oluyorsunuz?' ve 'Hiç depresyonda hissettiniz mi?' şeklinde sorularla 6 aylık süreci hatırlamaları isteniyor. Sosyal medya kullanımı ile depresyon arasındaki bu bağlantı, daha fazla korku yaymak için kullanılıyor. Çocukların depresyonlarında farklılık gösterme nedenlerinin yüzde 99,5'i çevrimiçi geçirdikleri zaman dışında bir şeyden kaynaklanıyor."
Odgers, ebeveynlere, endişelenmemeleri gerektiğini söylüyor. Son olarak Odgers, ebeveynlerin, çocuklarıyla konuşarak, sosyal medya kullanımlarına dikkat etmelerini tavsiye ediyor.
Önceki araştırmalar farklı bulgular ortaya çıkardı
2016 yılında ABD'de yapılan bir araştırma, ne kadar çok sosyal medya hesabına sahip olunursa, depresyon ve anksiyete riskinin de o kadar çok arttığını bulmuştu. Araştırmacı Brian A. Primack, anksiyete ve depresyon semptomlarına sahip insanların kullandıkları sosyal medya platformu sayısına dikkat çekerek, bu semptomların sebeplerinden olabileceğinin altını çizdi.
Primack, araştırmasını yaşları 19 ve 32 arasında değişen bin 787 ABD'li genç ile yaptı. Ankette, sosyal medya platformları ile kullanım alışkanlıkları incelenirken, PROMIS (Patient-Reported Outcomes Measurment Information System) ile de depresyon ve anksiyete semptomları incelendi. Çalışma sonucunda, özellikle 0-2 arasında sosyal medya platformunda hesabı bulunanlar ile 7 ila 11 sosyal medya platformunda hesabı bulunanlar arasında önemli farklar gözlemlendi. Özellikle 7 ila 11 sosyal medya platformunda hesabı bulunanların depresyon ve anksiyete yatkınlığı çok daha yüksek olduğu bulundu.
Çalışmada, Facebook, YouTube, Twitter, Google Plus, Instagram, Snapchat, Reddit, Tumblr, Pinterest, Vine ve Linkedin olmak üzere 11 sosyal medya platformu ele alındı. Bu platformaların 7’sinden fazlasında hesaba sahip olan katılımcıların, 2 ve daha az hesabı olanlara göre 3.1 kat daha fazla depresyon riski olduğu ortaya çıktı. Çalışma gerçekleştirilirken depresyon ile ilişkili olabilecek anksiyete, etnisite, cinsiyet, ilişki durumu, gelir düzeyi, eğitim ve sosyal medyada geçirilen toplam süre de göz önüne alındı.
Araştırma lideri Brian A. Primack bu durum hakkında üç farklı ihtimalin olabileceğinden bahsediyor. Bunlardan ilki çoklu işten (multitasking) kaynaklanan bir durum, yani platformlar arasındaki sürekli geçişin bilişsel zayıflama ve mental sağlığı etkileyebileceği yönünde. İkincisi, her platformun kendine ait yazılı olmayan kurallar ve kültüre sahip olması ve platform sayısı arttıkça bunu yönetmenin zorlaşıyor olması. Üçüncüsü ise platform sayısı arttıkça pot kırma ihtimalinin artıyor olması ve bunun yarattığı stres durumu.
Birden çok sosyal medya hesabı anksiyete sebebi oluyor
Kaynaklar;
Scientific American- Sosyal medya kullanım süresi
Computers in Human Behavior-Sosyal medya anksiyete ilişkisi