Nüzhet Gökdoğan Türkiye'nin ilk kadın astronomu,ilk kadın doçenti ve pek çok ilkleri yapan bilim kadınımız 1993 yılında İstanbul üniversitesinde bir konuşma gerçekleştirdi. Oldukça detaylı ve uzun olan bu konuşmada Türklerde bilim ve astronomi tarihini çok detaylı olarak anlatıp 1033'deki Üniversite Reformu'nun getirdiklerinden bahsediyor.Nüzhet Gökdoğan'dan önce ilk kadın kimyagerimiz Remziye Hisar'ın oğlu Feza Gürsey'in yaptığı ilham verici konuşmayı sizlerle paylaşmıştık. Feza Gürsey'in ilham verici konuşması ise Sait Faik'ten Amerika'ya uzun bir hikaye içeriyordu.Nüzhet Gökdoğan'ın konuşmasının önemli noktalarını ve tam metnini sizinle paylaşıyoruz:
Nüzhet Gökdoğan'ın Konuşmasından Önemli Noktalar
Nüzhet Gökdoğan Ali Kuşçu'dan modern astronomiye kadar çok derin bir konuşma yapmıştır. Böylece Nüzhet Gökdoğan'ın alanın önemine ve derinliğine nasıl hakkim olduğunu, geliştirmek için neler yaptığını kronolojik olarak görebilmekteyiz. Nüzhet Gökdoğan geçmişten gelen bilgeliğin devamını sağlamak için çok çalışmış ve yetmemiş, kadın olduğu için rasathaneye atanmamak gibi durumlarla engellenmesine rağmen pes etmemiştir.
- Medrese Kuruluşları: Türk-İslâm medreseleri bilim kuruluşlarının kökeni olarak ortaya çıktı. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Nişapur, Nizamiye medresesi gibi örnekler önemliydi.
- Ali Kuşçu ve Astronomi: Osmanlı İmparatorluğu'nda astronominin gelişiminde Ali Kuşçu'nun rolü büyük oldu. İstanbul'a yerleşen ilk astronom oldu ve Uluğ Bey döneminde çalıştı.
- Osmanlı Döneminde Eğitim: II. Beyazıt, Kanunî Sultan Süleyman ve III. Selim dönemlerinde medrese kuruluşları arttı. Matematik ve astronomi gibi pozitif ilimler de öğretiliyordu.
- Batılaşma Dönemi: II. Mahmut dönemi ile Batılaşma hareketi başladı. Askeri, eğitim ve diğer alanlarda yenilikler yapıldı.
- Tanzimat ve Reformlar: Tanzimat dönemi eğitimde reformları getirdi. Meclisi Maarif, Darülfünun'un kuruluşu, ilk öğretim okulları ve reform hareketleri önemliydi.
- Darülfünun Kuruluşları: Parçada, farklı tarihlerde kurulan Darülfünunların ve üniversite benzeri kuruluşların evrimi ve amacı anlatılmış. Tahsin Hoca'nın müdürlüğünde ikinci kez kurulan Darülfünun'a odaklanılmış.
- Öğretim İçeriği ve Dil: Darülfünun'da farklı şubelerin olduğu ve öğretim dilinin Türkçe olduğu, yabancı öğretim üyelerinin Fransızca ders verdiği belirtilmiş.
- Reform Girişimleri: Darülfünun'un açılış ve kapanışlarının yanı sıra Mektebi Sultaninin, Galatasaray Lisesi ve Mektebi Mülkiyeyi Tıbbiye'nin rolüne vurgu yapılmış.
- Atatürk Dönemi ve Reform: Atatürk'ün çağdaş Batı uygarlığına ulaşma hedefi doğrultusunda İstanbul Üniversitesi reformunun önemi anlatılmış. Prof. Dr. Malche'nin raporu ve üniversitenin modernleşme çabaları vurgulanmış.
- Üniversitenin Yeniden Yapılanması: 1933'te İstanbul Darülfünun'unun kapatılıp, 1934'te İstanbul Üniversitesi'nin yeniden kurulması süreci açıklanmış. Öğretim üyelerinin seçilme süreci ve kadro düzenlemelerine dikkat çekilmiş.
- Üniversitenin Kuruluş Zorlukları: Modern bir üniversitenin kurulması için yeterli sayıda öğretim üyesinin olmadığına dikkat çekiliyor. Bu dönem Alman Üniversiteleri için zorlu bir dönem olarak nitelenirken, Hitler'in yahudi kökenli profesörleri üniversitelerden çıkarması anlatılıyor.
- Yabancı Profesörlerin Katkısı: Almanya'da yaşanan baskılar nedeniyle birçok ünlü ilim adamının üniversiteden ayrıldığından bahsedilirken, Türkiye'nin yeni üniversitesine Alman profesörlerin katılımının anlatıldığına vurgu yapılıyor.
- 1933'te İstanbul Üniversitesi'nin Kuruluşu: 1 Ağustos 1933 tarihinde öğretim kadrosunun büyük çoğunluğunun Alman profesörlerden oluşarak modern İstanbul Üniversitesi'nin kurulduğu ifade ediliyor.
- Bilimsel İlerlemeler ve Katkılar: Öğretim üyelerinin özellikle astronomi alanındaki çalışmaları ve katkılarına vurgu yapılıyor. Özellikle öğretim üyelerinin yurtdışında yapılan kongre ve toplantılara katılımı ve uluslararası literatüre katkıları anlatılıyor.
- Ders İçerikleri ve Uygulamalar: Öğretim faaliyetlerinin yanı sıra Astronomi Enstitüsü'nün faaliyetlerine odaklanıyor. Ders içerikleri, öğretim üyelerinin atamaları, mevcut ve yeni gelen öğrencilerin rolü açıklanıyor. Öğrencilerin doçentlik sınavları, öğretim sistemi ve ders içerikleri hakkında bilgi veriliyor.
- Araştırmalar ve Yurtdışı İşbirlikleri: Metinde, yazarın Michigan Üniversitesi, McMath Hulbert Rasathanesi gibi yerlere yaptığı araştırmalar ve Amerika'da bulunduğu dönemdeki yeni araştırmaları incelemesi vurgulanıyor. Ayrıca, Pasadena ve Palomar Rasathanelerini ziyaret ederek işbirliklerini genişlettiği belirtiliyor.
- Milletlerarası Astronomi Kongreleri: Yazarın 1952 ve sonraki yıllarda düzenlenen Milletlerarası Astronomi Kongrelerine katıldığı ve burada öne çıkan bilim insanları ile tanıştığı ve işbirliği fırsatları yakaladığı belirtiliyor.
- Rasathane İşbirlikleri ve Astrofizik Araştırmaları: Metinde, yazarın farklı ülkelerdeki rasathanelerle işbirliği yaparak Güneş rasatları ve astrofizik araştırmalarına odaklandığı ve bu işbirliklerinin bilimsel alanda verimli sonuçlar doğurduğu vurgulanıyor.
- Öğrenci Yetiştirme ve Öğretim Yönetmelikleri: Yazarın kürsü başkanlığını üstlendikten sonra öğrenci yetiştirme konusuna özellikle odaklandığı, öğretim yönetmeliklerinin zaman içinde değiştiği ve öğrencilere yönelik farklı derslerin sunulduğu belirtiliyor.
- Tutulmalar ve Bilimsel Etkinlikler: Metinde, yazarın güneş tutulmalarını izleme ve değerlendirme çalışmalarının özellikle vurgulandığı, ayrıca Milletlerarası toplantılar, sempozyumlar ve konferanslar düzenleyerek astronomi alanındaki etkinlikleri artırdığı belirtiliyor.
Nüzhet Gökdoğan'ın Tarih Dersi Niteliğindeki Konuşması
Nüzhet Gökdoğan geçmişin geleceğe ışık tutacağını çok iyi biliyordu. Bu sebeple arşiv taranmış, Türk Astronomi tarihini bilhassa siyasi tarihle birlikte dikkatlice incelemiştir. Nüzhet Gökdoğan'ın bu detaylı araştırması medreselerde başlayan fen bilimlerinin geleceğinin yönünü nasıl çizildiğini görmek açısından önemlidir.1933 ÜNİVERSİTE REFORM’Uve ASTRONOMİYE GETİRDİKLERİProf. Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN (İstanbul Üniversitesi)Sayın Dekan, Sayın Öğretim üyeleri, Sayın Misafirler ve Sevgili Öğrenciler,Üniversitemizin 540. kuruluş yıldönümünü kutlama programında yer alan ve İstanbul Üniversitesi Gözlemevi Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Fen Fakültesi ve Türk Astronomi Derneğinin büyük bir kadirşinaslik eseri olarak adımı verdikleri bu sempozyum için bütün ilgililere ve Tertip komitesi üyelerine ayrı ayrı pek çok teşekkür ederim.Türklerde bilim kuruluşlarının kökeni XT. yüz yılın ikinci yarısında kurulan Türk-İslâm medreseleridir. Bunlar cami, imaret ve sağlık merkezinden oluşan bir külliyenin içinde bulunuyordu.İlk Selçuklu Sultanı Tuğrul bey (1037-1063) Nişapur'da 1040 yılında bir med rese yaptırdı. Nişapur'da kurulan medreselerin en önemlilerinden biri de Selçuklu vezir Nizamülmülk tarafından kurulan Nizamiye medresesidir.Nizamülmülk 1066 yılında ünlü fıkıh adamı Ebu İshak Şirazi için Bağdatta ikinci Nizamiye medresesini kurmuştur. Bu medresede öğrencilere maddi yar dımda bulunarak onları yedirip içirip barındıran okul tipini ortaya koymuştur. Bu medreseye eski Türk geleneğine uyularak, çarşılar, han, hamam ve çiftlikler vakfedilmişti. Bu medresede diğer medreselerde olduğu gibi yalnız dinî bilgiler değil, matematik, astronomi gibi pozitif ilimler de öğretiliyordu. Bir de hastanesi vardı. Avrupada benzer kuruluşların daha sonraki tarihlerde kuruldukları göz- önüne alınacak olursa, bu medreseye ilk üniversite demek mümkündür. Bundan sonra Türklerin hakim olduğu bütün İslâm ülkelerinde dini koşulları esas olarak alan öğretim ve eğitimi onlara göre düzenleyen medreseler açıldı. XII. yüzyıl da sadece Bağdat’ın doğu kesiminde 30 medrese vardı.Nizamülmülk'ün önderlik ettiği Türk tipi medreselerin en çok gelişme gösterdiği yer Türklerin yeni vatanı Anadolu’dur.Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra Orhan Gazi tarafından ilk medrese İznik'te (1331) kuruldu. Süleyman paşa da İznik’te bir medrese kurdu. Meşhur bilgin Şemseddin Mehmet el-Fenari’nin (1351-1432) bu medresede yazdığı mantık kitabı son zamanlara kadar medreselerde okutulmuştur.İlk Osmanlı ilim merkezi olan İznik’in yerini sonra Bursa daha sonra da Edirne aldı. Buralarda kurulan medreselerde diğer Anadolu medreselerinde olduğu gibi fıkıh ve kelâm yanında akli ilimlerden mantık ve matematik de ihmal edilmemiştir. Nitekim Bursa'da doğan Türk matematikçi ve astronom Kadı-Zade-i Rumi Semerkand’a gitmiş ve orada rasathane Müdürlüğüne ve Semerkand Medresesi Reisliğine atanmıştır.İstanbul un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet şehirdeki 8 kilise ve ma nastırı medrese haline getirmiş ve öğretim meselelerini yeniden ele almıştır. Fatih Sultan Mehmet daha sonra yaptırdığı yeni Cami, bu günkü adı ile Fa tih camiinin iki yanında dördü kuzeyde (Karadeniz) dördü güneyde (Akdeniz) olmak üzere, yüksek öğretim için birer dersaneli sekiz medreseden oluşan Sahne Seman-rekizli medrese adı verilen devrin en büyük medreselerini yaptırmıştır. Daha sonra bu medreselere öğrenci yetiştirmek üzere sekiz medrese daha kuruldu. Orta öğretim için kurulan medreselerdeki öğrenci sayısı 600 idi.Türklerde astronominin en çok geliştiği devre Semerkand ekolünün Uluğ bey zamanına rastlar. Nispeten Yüksek Matematiğin Anadoluya girmesi de yine bu devreye rastlar. Semerkand'da Bursalı Kadızade-i Rumi’nin öğrencilerinden Şirvanlı bir âlim olan Fethullah, Kastamonu’ya gelmiş ve orada yerleşerek astro nomi ve matematik okutmuştur.İstanbul’a ilk yerleşen Astronom ise Ali Kuşçu'dur. Ali Kuşçu, Kadizade'- den sonra Uluğ bey’in rasathanesine müdür olmuş ve onunla beraber meşhur astronomik cetvellerin hazırlanmasında çalışmıştır. Uluğ beyin öldürülmesinden sonra Azerbaycana geçmiştir. Bu sırada İran kralı Uzun Haşan, kendisini fevk- kelâde elçi payesi ile Fatih Sultan Mehmed'e göndermiş. İlimle çok ilgilenen pa dişah kendisini hemen Ayasofya medresesine müdür olarak atamıştır. Ali Kuşçu'- nun İstanbul a gelmesi ile bizde İlmî Astronomiye doğru atılan ilk adım onun vefatı (1474) ile olduğu yerde kalmıştır.Fatih’ten sonra II. Beyazıt ta İstanbul'da bir külliye kurmuştur. Bundan sonra Kanunî Sultan Süleyman, 1550-1557 yılları arasında Osmanlı Devletinin en ileri kuruluşlarından biri olan Süleymaniye Medreselerini kurdu. XVI. yüzyılda da medrese yapımı sürmüştür. Fatih Sultan Mehmed ile başlayan ve Kanunî Sultan Süleyman ile devam eden Medrese devri bu kuruluşların memleketimizdeki en parlak devridir. Medreselerde din dersleri yanında, Fıkıh, Mantık, Belagat, Hesap ve Hendese, Heyet ve Felsefe dersleri de okutuluyordu.Heyette ders kitabı olarak Türk Astronomi âlimi Çağmini’nin el-Mulahhas adlı eseri ile bunun Kadızade tarafından yapılmış şerhi ve Ali Kuşçu’nun Risalei-i Fethiye’si okutuluyordu. Medrese teşkilâtı XVI. yüzyılın sonlarına kadar intizamını korumuş, bundan sonra zadegan denilen mollazadelere, hatta okuyup yazma bilmeyenlere rûus verilmiş ve kadılıklara atanmışlardır.Avrupa'da onbeşinci yüzyılın mucize adamı Leonardo da Vinci’nin keşifleri bir tarafa bırakılacak olursa on yedinci yüzyılın ortalarına kadar pozitif bilimlerin temeli atılmamış ve bilim, teoloji ve felsefeden ibaret kalmıştır. O devirde Üniversiteler hemen tamamen teoloji okullardır. Bizde de Avrupada da durum böyle idi. Fakat Leonardo, Kepler, Galilei Galileo ve Newton’un keşiflerinden sonra Avrupa'da yeni bir çığır açılmış ve Avrupa bilim kuruluşları hemen buna ayak uydurmuştur. İlahiyat Fakültelerinin yanında pozitif bilim Fakülteleri doğmaya başlamıştır. Bunda Rönesans’ın da büyük rolü vardır. Avrupada bu uyanış yeni harp silahlarının ve teknolojilerin üretilmesine yol açmış ve bizde de arka ar kaya gelen askerî yenilgilere neden olmuştur.Yeni bulunan kara ve deniz ateşli silahlarını kullanmak ve yurt içinde üretmek ancak pozitif bilimler sayesinde mümkün olabilirdi.I. Mahmut (1730-1757) zamanında modern askerlik sanatına yardımcı olmak üzere 1734 te Hendesehane tesis edilmiş ise de bu okulun ömrü uzun olmamıştır. Bu devirde Batı eserlerine müracaat edilerek bir trigonometri kitabı yazılmıştır.III. Mustafa devrinde (1757-1773) yine askerliğe yardımcı ilim olmak üzere Matematiğe ilgi daha da artmıştır. Çınarlı İsmail Kalfa bu sırada Türkçeye çevirdiği Cassini’nin astronomik cetvellerine ek şeklinde ilk logaritma cetvelini yayınlamıştır. Bu girişimelerden sonra Baron de Tott'un nezareti altında, daha etraflı surette matematik okunmak üzere Tersane civarında bir okul açılmıştır. Bu okul I. Abdülhamit zamanında islâh edilerek Mlihendishaneyi Bahri-i Hümayun adını almıştır.1789 da tahta çıkan III. Selim ilk defa yeniçeri ordusunun dışında bir ordu kurmaya girişmiş ve Batıdan subaylar getirmek istediği gibi modern savaş kitapları da tercüme ettirmiştir. Kabakçı Mustafa isyanının patlaması ile III. Selim’in giriştiği Batılaşma hareketi de baltalanmıştır.Gericilerin bu zaferi uzun sürmemiş ve tahta çıkardıkları IV. Mustafa, Alemdar Mustafa paşanın müdahelesi ile tahttan indirilmiş ve yerine III. Selim’ in batılaşma hareketlerini benimsemiş olan II. Mahmut getirilmiştir. Alemdar Mustafa paşa düşman karşısında sürekli yenilgilerin tek nedeninin orduda talim ve terbiyenin yokluğu olduğunu ileri sürerek talimli asker gereği üzerinde dur muştur. Bu davranışa karşı yeniçeriler isyan etmişler ve Alemdar Mustafa paşa da yok edilmiştir. Bu olaydan sonra Saray ve Devlet büyükleri yeniçeri ocağı durduk ça hiç bir yenilik yapılamıyacağına kani olmuşlar ve 1826’daki isyanda yeniçerilere karşı koyarak, Vak’ayı Hayriye denilen olayla yeniçeri ocağı söndürülmüştür.Batılaşmanın en büyük engeli böylece ortadan kalktıktan sonra II. Mahmut batılaşma hareketine girişmiştir. Bu hareket şu kollarda olmuştur :1) Askerlik, 2) Devlet teşkilâtı, 3) Sosyal alan, 4) Kültürel alan, 5) Millî eğitim, 6) Ekonomi ve sanayi alanları, 7) Sıhhi alan.İlk öğretim zorunlu olmuş, 1827 de Mektebi tıbbiye, 1837 de Mektebi Har biye açılmıştır. II. Mahmud'un vefatından sonra tahta çıkan oğlu Abdülmecit, babasını ölümünün ertesi günü 1 Temmuz 1839 da Dış İşleri bakanı olan Mustafa Reşit paşanın hazırladığı hattı hümayunu imzalamaktan çekinmemiş ve 2 Kasım 1839’da Gülhane hattnın okunması ile Tanzimat devri açılmıştı.Tanzimat, Batı uygarlığına doğru atılmış bir adımdır. Avrupa bilimini memlekete getirmek üzere yapılmış ciddi bir girişimdir. Bununla beraber, Tanzimatın Türkiye için gerçek bir rönesans olamadığı da muhakkaktır. Bunun da nedeni kuşkusuz taassuptur. Şimdi Tanzimat devrinde Maarifte yapılan İslahatı gözden geçirelim :1845 te Maarif işleri ile uğraşmak üzere bir geçici Meclisi Maarif kurulmuştur. Bu meclis tarafından Sıbyan mektepleri ile Tanzimatın ilk yıllarında açılan Rüşti yelerin islâhi ve bir Darülfünun açılması hususunda bir rapor verilmiştir. 1846 da kurulan daimî meclis bu raporu kabul etmiştir. Böylece ilk defa bir darülfünun fikri ortaya atılıyordu. Bu arada rüştiye okullarının seviyesi darülfünuna öğrenci yetiştirecek düzeyde olmadığından 1849 da Bezmiâlem Valide Sultanın eseri olarak "Valide Mektebi" adı ile açılan sonradan darülmaarif olarak değiştirilen üç yıl süreli bir okul açılmıştır. Bu okul ilk idadi olarak kabul edilebilir.1846 da Ayasofyada bir arsada darülfünunun temeli atılmış ve inşaatı 19 yıl sürmüştür. 1857 de Darülfünuna öğretim üyesi yetiştirmek üzere ilk defa iki kişi, biri matematik biri de biyoloji okumak üzere Paris’e gönderilmiştir. 1858 de Rüştiye ile idadi arasında olan Mülkiye mektebi ve ilk kız Rüştiyesi açılmıştır.12 Ocak 1865 de 1. Darülfünun serbest konferanslar şeklinde verilen derslerle açılmıştır. İlk ders Derviş paşanın verdiği bir fizik dersidir. Başlangıçta bu konferanslar ilgi görmüş ise de medreselerin aleyhteki dedikoduları etkili olmuş ve bir müddet sonra alâka azalmıştır. Binasından da çıkarılan Darülfünun, Divân yolunda bir ahşap konağa taşınmış ve bir yangın bu darülfünunu silip süpürmüştür.1869 da Saffet paşanın maarif nazırlığı zamanında ikinci defa Sultan Mah mut türbesinin yanında bugün de var olan bir binada Tahsin hocanın müdürlüğünde ikinci defa Darülfünun açılmıştır. 16 yaşından büyük olanlar bir giriş sınavı ile alınıyordu. Öğretim 3 yıl sürüyordu. Hikmet ve Edebiyat, ilmi hukuk, ulum’u tabiiye ve Riyaziyat olmak üzere 3 şubesi vardı. Öğretim dili Türkçe olmakla beraber, yabancı öğretim üyelerinin Fransızca ders vermeleri de kabul edilmişti. 1871 yılı ortalarında kapatılmıştır.3. defa yine Saffet Paşa tarafından değişik şekilde bir Darülfünun kurul masına girişilmiştir. Bu Darülfünun yine Saffet paşa tarafından 1868 de kurulan Mektebi Sultaninin, Galatasaray lisesinin, bir çeşit uzantısı şeklinde ve okulda olduğu gibi kısmen Fransadan getirelecek öğretim üyeleri ile Fransızca ders okunacak yüksek öğretim sınıfları açmak suretiyle oluşturuluyordu. 1874- 75 ders yılında Mektebi Aliyeyi Sultaniye adı altında açılan bu darülfünunda1) İlmi hukuk, 2) Ulumu fünunu Riyaziye ve Tabiiye, 3) Edebiyat şubeleri vardı. Bunlara mektep adı veriliyordu. Sonradan Mülkiye de bunlara katıldı ve kuruluşun adı Darülfünunu Sultani oldu. Bu Darülfünun da 1881’e kadar yaşayabilmiştir.Dördüncü Darülfünun ancak 15 Ağustos 1900 yılında açılabilmiştir. Aynı tarihi taşıyan bir nizamnameye göre bu Darülfünun, 1) Ulumu Aliye ve Diniye, 2) Ulumu Riyaziye ve Tabiiye, 3) Edebiyat şubelerinden oluşuyordu. Hukuk ve Mülkiye okulları da bu Darülfünunun içine alınmıştı. Adı Darülfünunu Şahane idi. Öğrenim süresi 3 yıldı. 1908 den sonra adı Darülfünunu Osmaniye olmuştur. O zamana kadar ayrı olan "Mektebi Mülkiyeyi Tıbbiye’’de Tıp Fakültesi adı ile bu Darülfünuna eklenmiştir.8 Ağustos 1909 da içinde bulunduğu Mülkiye mektebi binasından ayrılarak Veznecilerde bulunan ve 1942 de tamamile yanan Zeynep Hanım konağına taşınmıştır. Emrııllah efendinin nazırlığı zamanında 1911 de Darülfünun teşkilât hak kında hazırlanan nizamnamede Darülfünunun 5 şubeden oluştuğu belirtilmiş ve böylece gerçek bir üniversite şekli verilmek istenmiştir. 1919 da şube adı değiştirilerek medrese olmuştur. Fünun yani Fenler şubesi Matematik ilimleri ve Tâbii ilimlerden oluşuyordu. Bu şubede heyet okutuluyordu.1914 yılında Maarif nezareti Almanyadan 20 kadar öğretim üyesi davet et miştir. Matematik ve Tabii ilimler şubesine gelen öğretim üyesi sayısı altıdır. Bunların arasında Fizik ve Matematik için öğretim üyesi yoktur. 1918 başlarında bir Fizik profesörü gelmiş ise de mütarekenin imzalanması ile ayrılmıştır.1 Nisan 1924’te Cumhuriyet Hükümeti Darülfünuna hükmi şahsiyet vermiş , 7 Ekim 1925 de de İstanbul Darülfünunu talimatnamesi ile İlmî ve İdarî muhtariyet Medreselere de Fakülte ünvanı verilmiştir. Bir fakülteye kabul edilmek için de öğrencilerinin resmi veya özel bir liseden mezun olmaları şartı getirilmiştir.Bir süre sonra Darülfünunun İslahı düşünülerek bu sefer Fransadan öğretim üyeleri davet edilmesi düşünülmüş, matematik ve fizik de dahil olmak üzere Fen Fakültesine 1926 da beş öğretim üyesi davet edilmiştir. Fakat bu İslâhatın hiç biri köklü olmamıştır.Ulusumuzu çağdaş Batı uygarlığına ulaştırmak için Büyük Atatürk’ün ön gördüğü bir dizi reformun içinde İstanbul Üniversitesi reformu kuşkusuz en önemlilerinden biridir. Atatürk ve Hükümet Darülfünunun yerine modern bir Üniversite kurmak istiyordu. Bu üniversitenin Milletlerarası standarda uygun bir şekilde ve objektif kriterlere dayanarak kurulabilmesi için 1932 yılında, Genevre Üniversitesi eğitim profesörü ve eski rektörü Prof. Dr. Malche Ankara’ya davet edilmiş ve kendisinden zamanın tek üniversitesi olan İstanbul Üniversitesinin Batı Üniversiteleri düzeyine çıkarılması konusunda bir rapor istenmiştir.Prof. Malche, fakülteleri, klinikleri, kütüphaneleri Darülfünunun bütün kuruluşlarını gezip, Profesörlerle, idare adamları ile görüştükten sonra 29.5.1932'de raporunu hükümete sunmuş ve İsviçreye dönmüştür.Bu rapordaki tenkitler şöyle özetlenebilir : Öğretim metotları orta çağdan kalmadır. Öğrenciler dersleri tamamiyle pasif olarak dinlemektedir. Öğrenci lerin yabancı dil bilgileri yetersizdir. Türkçe bilimsel yayın yok ve hocalar maaş larının azlığı nedeni ile ikinci görevler almak zorunda kalıyorlar. İstanbul Darülfünunu düşük verimli bir kuruluştur.Bu rapora dayanarak 31 Mayıs 1933 tarihinde bir kanun yayınlanıyor. 1. mad deye göre İstanbul Darülfünunu ve ona bağlı bütün müesseseler 31 Temmuz 1933 tarihinde mülgadır. 2. maddeye göre de Maarif vekilliği 1 Ağustos 1933 tarihinde İstanbul Üniversitesini kurmaya memur edilmiştir.Profesör Malche Mayıs 1933'de tekrar davet ediliyor ve 1934’ ilk baharına kadar kalıyor. Kendisine yardımcı olarak verilen bir komisyonla birlikte yeni kadroları saptamaya başlıyor. Önce mevcut öğretim üyelerinin bilimsel kişiliğini araştırıp yeni üniversiteye alınabilecekleri saptamak üzere bir anket düzenleniyor. Bu ankette özellikle öğrenim ve staj durumu, uzmanlık, batıda yapılmış çalış malar, orijinal ve klâsik yayınlarla, Batı dili bilgisi soruluyor. Gelen cevaplar inceleniyor ve çok az öğretim üyesinin yeni üniversitede görev alabileceğine ka rar veriliyor. Darülfünunun o zamanki kadrosu 88 profesör, 44 doçent, 108 baş asistan ve asistandan oluşuyordu. İçlerinden 157 kişi yeni Üniversiteye alın mıyor. Fen Fakültesinde sadece Ali Yar, Hamit Nafiz Pamir ve Fahir Yeniçay kalıyor.Modern Üniversiteyi kuracak yeterli sayıda öğretim üyesi yoktu. Bu hazırlık çalışmaları İstanbul Üniversitesi için şanslı, Alman Üniversiteleri için şansız bir döneme rastlar. Zira, bu sıralarda Hitler, ailesinin kökünde çok az yahudilik bulunan profesörleri dahi üniversitelerden çıkarmaya başlamıştır. Bir kısım pro esörler de bu rejimde barınamayacaklarını düşünerek kendiliklerinden işlerinden ayrılmaktaydı. Bu büyük ilim adamlarının arasında, Einstein, Von Mises, Freundlich, Frank, Schvvartz gibi dünyaca tanınan büyük otoriteler vardı. Profesör Schvvartz’ın uzun zamandan beri Zürich’te profesör olan kayınpederinin aracılığı ile ve Profesör Schwartz'ın inisiyatifi ile Profesör Malche ile temas kuran bir kısım profesörler, kurulmakta olan İstanbul Üniversitesine gelebileceklerini bil dirmişler ve Profesör Malche da bu durumu iyi bir fırsat bilerek bu teklifi hükümete getirmişti. 1 Ağustos 1933 de öğretim kadrosunun büyük çoğunluğu Alman profesörlerden oluşan modern İstanbul Üniversitesi kurulmuştur.Lağvedilen Darülfünunda 1 Ağustos 1933 tarihine kadar müderris olarak gö rev yapan Fatin (Gökmen) Hoca, ilmi heyet dersi okutmaktaydı. Matematik öğrencilerine okutulan bu dersin içeriği ”Küresel Astronomi” idi.1933-34 ders yılı başında İstanbul Üniversitesi Astronomi Enstitüsü direktörü olarak ve Ord. Profesör payesi ile Berlin-Potsdam'da Einstein Enstitüsünün direk törü ve Berlin Astrofizik Rasathanesinde Profesör olan Dr. E.F. Freundlich davet edilmiştir. Ord. Profesör Dr. Freunlich'e 3 yabancı İlmî yardımcı verilmiştir. Bun lardan Dr. Gleissberg 1 Ocak 1934 te işe başlamıştı. 1 Şubat 1934 de gelen Bn. L. Borchheim 31 Aralık 1935’te ayrılmış ve 1.7.1934 te gelen İsviçreli Dipl. İng. E. Weber de 5 yıllık mukavelesinin sonunda 30 Haziran 1939 da ayrılarak Orman Fakültesine geçmiştir.29 Eylül 1934 te bu kadroya ilk Türk eleman olarak ve doçent ünvanı ile atandım. Milli Eğitim Bakanlığı 1927 yılından itibaren öğretmen yetiştirmek amacı ile ve bir yarışma sınavı ile dış memleketlere öğrenci göndermiştir. Bun lardan bir çok genç reformdan kısa bir süre önce veya reform sırasında yurda dönmüştür. Reformda bu gençler kadroları doldurmak üzere 1935 yılı başına ka dar doçent olarak atanmışlar ve ancak 1939 -40 ders yılından itibaren doçentlik sınavına alınmışlardır.1934 te Astronomi Enstitüsü Zeynep Hanım konağının 1. katında iç içe iki oda dan ibaretti. Ne bir tek kitabı ne de tek âleti vardı. Ord. Profesör Dr. Freundlich, kişisel dostluklarına dayanarak, muhtelif dünya rasathanelerinden, kütüphane lerindeki çift yayınları isteyerek bir kütüphane kurmaya başlamış ve yine kendi aracılığı ile enstitüye İngiltereden 10 santimetrelik bir ayaklı dürbün ve bir pasajâleti hediye edilmiştir. Değeri, o zamanki para ile 1200 lira olan iki kronometre de Profesör Freundlich’e bir dostluk ifadesi olarak Greenvvich Rasathanesi tara fından 245 liraya verilmiştir.1933-34 ve 1934-35 ders yıllarında Matematik Enstitüsü öğrencilerine bir sertifika altında toplanan ve sınavı birlikte yapılan Gök Mekaniği (Ord. Prof. Dr. Freundlich, Astrofizik (Ord. Prof. Dr. Freundlch) ve Küresel Astronomi (Dr. Gleissberg) dersleri okutuluyordu. Bu dersler o tarihte daha öğrenci olan Paris Pişmiş (sonra Meksikada Astronomi profesörü, şimdi emekli) ve bir tercü man tarafından İngilizceden ve Almancadan Türkçeye çevriliyordu. 1934-35 ders yılından itibaren Gök Mekaniği dersini, İngilizceden ben çevirmeye başladım. Dr. Gleissberg 6 ay sonra dersini Türkçe vermeye başladı.1935 ilk baharında öğrenimini Almanya’da Münich Üniversitesinde tamamlamış olan Dr. Tevfik Okyay Kabakçıoğlu asistan olarak atandı. 1935'de mezun olan Paris Pişmiş te bir ücretli kadroya atandı.Ord. Profesör Dr. Freundlich'in aracılığı ile 11.12.1934 de Almanya'da Zeiss firmasına ısmarlanan Astrograf 25.9.1936 da Trieste üzerinden gemi ile 12 sandık halinde İstanbul limanına geldi ve Üniversite Merkez binası bahçesinde 1935 yılının Aralık ayında temeli atılan ve 6 ayda tamamlanan binanın kubbesine 1936 yılının sonbaharında yerleştirildi. Astronomi Enstitüsü 1936-37 ders yılından iti baren yeni binasında çalışmaya başlamıştır (Şimdiki bölümün yalnız büyük kubbeli parçası). Ord. Prof. Dr. Freundlich 1937 yılında Çekoslovakyada PragÜniversitesindeki Kepler Kürsüsüne davet edilmiş ve 1937 ders yılı sonunda İs tanbul Üniversitesinden ayrılmıştır.1933 ders yılı başından 1937 ders yılı sonuna kadar öğretim faaliyetinin yanı sıra ben ve Paris Pişmiş doktoramızı yaptık. Benim yan dalım fizik ve Pişmiş'in yan dalı matematik idi. Ben daha evvel imtihana girdiğim için benim doktoram Fen Fakültesinin 1 numaralı doktorası oldu ve diplomalar geç hazır landığı için de bir tesadüf eseri olarak Dekan olduğum zaman kendi diploma mı imzaladım.Bu dönemde Ord. Prof. Dr. Freundlich’in Dr. Glissberg ile beraber yazdığı ve Prof. Dr. Fahir Yeniçay tarafından Türkçeye çevrilen Astronomi kitabı1937 yılının ilkbaharında yayınlandı. Ord. Prof. Dr. Freundlich'in önerisi üzerine Milletlerarası astronomi literatürünün ana kitaplarından olan Prof. Smart’ın ”Spherical Astroııomy" adlı ki tabını Türkçeye çevidim. Ord. Prof. Dr. Freundlih 1934 yılında Atina'da toplanan Balkan ülkeleri Matematik Kongresine ve Dr. Gleissbeng, ben ve Dipl. İng. bay Weber 1937 Temmuzunda Bresla da toplanan Alman Astronomi Derneğinin Kongresine katıldık. Bu dönemde Ord. Prof. F. Freundlich, biri Gleissberg ile ortaklaşa olmak üzere 3 makale yayınlamıştır.1936 yılında Bilecik'ten rasat edilebilen tam Güneş tutulmasını rasatlamak ve bazı ölçümler yapmak üzere, bütün enstitü, Ankara ekspresine bağlanan özel bir vagonla Bilecik’e gittik.Ord. Prof. Dr. Freundlich’in ayrılmasından sonra yeniden bir yabancı profesör bulununcaya kadar Enstitüyü Dr. Gleissberg idare etmiş ve dersler kendisi ile Doçent Dr. Gökdoğan tarafından verilmiştir.1 Eylül 1938 yılında Ord. Prof. Dr. Rosenberg Enstitü direktörlüğüne getirilmiştir. Fotoelektrik fotometri ve fotografik fotometri alanlarında büyük şöhret olan Ord. Prof. Dr. Rosenberg maalesef İstanbul'da çok kısa bir süre kalmış ve 26 Temmuz 1940 da İstanbul’da vefat etmiştir. Prof. Dr. Rosenberg’in İstanbul'da bulunduğu sürede Astrofizik (Rosenberg), Sabit Yıldızlar (Gleissberg), Yörünge Tayini (Gleissberg), Küresel Astronomi (Gökdoğan), Gök Mekaniği (Okyay) dersleri okutulmuştur.Prof. Rosenberg'in İstanbulda bulunduğu sürede Dr. Gökdoğan doçentlik tezini hazırlayarak 1940 mayısında doçentlik sınavını vermiş, Dr. Okyay da doçentlik tezini hazırlamıştır.Prof. Rosenberg’in vefatından sonra 1940-41 ve 1941-42 ders yıllarında Enstitü profersörsüz kalmış, bu sürede kürsüyü yine Dr. Gleissberg yönetmiş ve derslerin yanı sıra Prof. Rosenberg zamanında başlanan küçük planet rasat larına devam edilmiştir.1941 yılı sonunda, yeni kurulan Fakülteden mezun olan bir öğrenci, Edibe Tüzemen (Prof. Dr. Edibe Ballı) ilk defa asistan olarak kürsüye katılmıştır.1942 Şubat’ında meydana gelen Zeynep Hanım konağı yangından sonra Enstitüye taşınan Dekanlık ve büroları ile Matematik Enstitüsü yüzünden tek bir odaya sıkışan Enstitü, zor durumda kalmıştır. 1942-43 ders yılı başında Astronomi Kürsüsüne 5 yıllık bir mukavele ile Ord. Prof. Dr. T. Royds getirilmişte. Hindistanda Kodaikanal Güneş Rasathanesinin direktörlüğünden ayrıldıktan sonra İstanbul’a gelen Ord. Prof. T. Royds Astrofizik dersini vermiş ve kitabını yazmıştır. Kitabım ben Türkçeye çevirdim ve uzun yıllar kürsüde ders kitabı olarak oku tuldu. 8 Temmuz 1941 de doçentlik kadrosuna atanan Dr. Tevfik Okyay Kabakçıoğlu 17 Kasım 1944'de Ankara Fen Fakültesi Matematik proferösrlüğüne ata narak kürsüden ayrılmıştır. Ord. Prof. T. Royds’un direktörlüğü sırasında oku tulan dersler şunlardır : Küresel Astronomi ve Tatbikatı (Gökdoğan), Gök Me kaniği (Okyay ve sonra E. Tüzemen) Umumi Astronomi Bilgileri (T. Rodys ve E. Tüzemen), Yıldızlar (Gleissberg), Astrofizik (Royds, ders Gökdoğan tarafın dan Türkçeye çevı ilmiştiı), Yörünge Tayini (Gleissberg), Astrofizik Rasatları ve Laboratuvarı (Gleissberg).1946 da yayınlanan 4936 sayılı Kanunla Üniversiteye verilen muhtariyetten sonra Fen Fakültesinin bütün öğretim sistemi değiştirilmiştir. Sertifika usulu kaldırılmış, dal ve ders sistemine geçilmiştir. Dersler zorunlu ve seçimlik olarak iki guruba ayrılmış ve Matematik - Astronomi lisansı için astronomiden 30-40 kredi saati mecburiyeti getirilmiştir.Derslerin dağılımı aşağıdaki gibidir :Zorunlu dersler :Küresel Astronomi (İm, 2m, 3 m) Yıldızlar Bilgisi IAstrofizik (1 f)Seçimlik dersler :Gök Mekaniği (4 m, 7 m) Yüksek Astrofizik Yıldızlar Bilgisi IISpektroskopi SeminerBurada parantez içindeki harfler Matematik ve Fizik Kürsülerinden alınacak hazırlayıcı dersleri göstermektedir.Ord. Prof. Dr. Royds ayrıldıktan sonra dışarıdan yeniden profesör davet edil memiş ve Prof. Royds’un önerdiği gibi Fakültenin teklifi ve senatonun onayı ile Nisan 1948 de Dr. Gleissberg ve 1Aralık 1948 de ben profesörlüğe atandık. Prof. Gleissberg kürsü başkanlığına getirildi. 1948 den evvel kürsüde yapılan teorik araştırmalar uzay absorpsiyonu ve yıldızların iç yapısı konularında sürdürülürken, bu tarihten sonra özellikle Güneş sikli üzerinde çalışmaya başlanmış, bu arada da küçük planetlerin rasatlarına devam edildiği gibi Güneş lekeleri ra satlarına da başlanm ştır.1951 yılında araştırma yapmak üzere Michigan Üniversitesinin Ann Arbor ve McMath Hulbert Rasatlanelerine gittim ve Amerikada olmaktan yararlanarak Mt Wilson ve Mt Palomar Rasatlanelerinin merkez çalışma rasathanesinin bulunduğu Pasadena’yı ve Palomar Rasathanesini ziyaret ettim. Amerika’da bulunduğum sırada yapılmakta olan yeni araştırmaları ve spektroskopik araştır maları inceledim ve araştırmam için gerekli olan bazı spektrumları hazırlamak fırsatını buldum.1952 de Prof. Gleissberg ile birlikte o yıl Roma ’da toplanan Milletlerarası Astronomi Birliğinin Kongresine davetli olarak katıldık. 1955 de Doç. Dr. Edibe Ballı Floransa ve Capri rasathanelerinde Güneş ile ilgili araştırmalar yapmak üzere İtalya’ya gitti.1955 de ikinci defa Milletlerarası Astronomi Kongresine katılmak üzere Dub lin’e gittim. Kongre dönüşü, Mc Math Hulbert rasathanesinde Güneş servisi şefi olan Prof. Dr. Helene Dodson'un tavsiyesi ile bir Lyot filtresi alabilmek için Prof. Dr. Lyot ile görüşmek üzere Paris’e gittim. Maalesef Prof. Lyot’un ancak cenazesine yetiştim ve rasathanemizin taziyetlerini bildirdim. Ancak konuş tuğum Astronom dostlarım, bana Lyot ile beraber çalışan Dr. Dolfuss’ü tanış tırdılar. Kendisinden öğrendiğime göre Lyot ile beraber 6 filtre yapmışlardı ve 1 tanesi daha satılmamıştı. Çok da isteklisi vardı. Bu filtrenin bize ayrılmasını sağlayabildim ve İstanbul’a dönüşümde Fakülteden gerekli ödeneği sağlayarak filtreyi 1956 da satın aldık. Güneş rasatları ile ünlü olan, Freiburg Üniversite Rasathanesi direktörü Ord. Prof. Dr. Kiepenheuer kürsüye davet edildi ve onun da tavsiyeleri gözönüne alınarak filtre, astrografm üzerine monte edildi. Böylece Güneş rasatlarının kapsamı genişletilerek lekelerin yanı sıra protüberans ve flare rasatlarının da yapılmasına başlandı. Bu arada Zürich rasathanesi direktörü Prof. Dr. Waldmeier kürsüye davet edildi. Kendisi de Güneş rasatları ile ün yap mıştır. Onun aracılığı ile milletlerarası şebekeye girilerek rasat sonuçlan yayın lanmak üzere, ayda 2 defa yayın merkezlerine gönderilmeye başlandı.Meudon Rasathanesi Güneş servisi şefi D’Azambuja ve eşi ve Dr. Dolfuss de Rasathanemizi 1958 de görmeye geldiler.Fakültede yapılan yönetmelik değişimleri ile derslerin zorunlu ve seçimlik kısımlarında da değişiklikler oldu.1958 de Alman profesörler, bütün hakları tanınmak suretiyle Almanyada göreve çağırıldıkları zaman, Prof. Gleissberg de Frankfurt Üniversitesine davet edilmiş ve o yıl Fakültemizden ayrılmıştır.Prof. Dr. Gleissberg’in başkanlığı süresinde 6 doktora yapılmış, 1 doktorayı da hemen hemen tamamlanmış olarak bırakmıştır. Dr. E. Ballı ile Dr. M. Hotinli doçentlik sınavlarını başarı ile geçirerek doçent olmuşlar ve kürsüye atanmışlar dır.Kürsüye üç asistan, A. Kıral, K. Avcıoğlu ve F. Yılmaz katılmıştır.Binanın dar gelmesi nedeni ile genişletmek üzere girişimlerde bulunulmuş ve Rektör Ord. Prof. D. S.S. Onar’ın büyük yardımları ile bir ek bina yapılması Üniversite Yönetim Kurulunca kabul edilmiş ve Üniversite bahçesinin bir kısmı- nında rasathaneye tahsisi ile tel örgü ile ayrılması kabul edilmiştir. 1956 da te meli atılan bu bina 1958 ilk baharında hizmete açılmıştır (hâlen atölyenin bulun duğu bina).1957 de Asistan A. Kıral Freiburg Rasathanesine Güneş üzerinde çalışmaya, Asistan K. Özemre de Meudon rasathanesine Be yıldızları üzerinde çalışmaya gitmişlerdir.Prof. Gleissberg'in kürsüden ayrılmasından sonra ben kürsü başkanlığına getirildim. Bu tarihten sonra kürsüye uzun süreli yabancı profesör gelmemiştir.Kürsünün bilimsel çalışmalarında Güneş rasatlarının yanı sıra Astrofizik araştırmalara da hız verilmiş ve bu maksatla dış rasathanelerle temas kurulmuş oralardan araştırmalara katılmak üzere zaman zaman yabancı profesörler davet edildiği gibi Asrtronomi Kürsüsünün bütün elemanları da o rasathanelerde araştırmalar yapmıştır.Astrofizik araştırmalarına yön verecek deneyimli bir uzman davet etmenin isabetli olacağı düşüncesi ile Paris rasathanesi direktörü Prof. Dr. Danjon’dan bir uzman tavsiye etmesini rica ettim. Bana Meudon Rasathanesi yıldız atmosfer leri bölümü şefi Dr. J.C. Pecker’i önerdi. 1958 yaz semestresinde 6 ay süre ileCambridge Üniversitesine giden Doç. Dr. M. Hotinli yurda dönerken kısa bir süre Meudon rasathanesinde Dr. Pecker’ni servisinde çalıştı. 1959 kış yarıyılını İstanbul’da geçiren Dr. Pecker burada bir araştırma grubu kurdu ve Güneş atmosferindeki Demir üzerinde çalışılmaya başlandı bu konuda yayınlar yapıldı. Bunlar rasathane yayınları olarak neşredıldiği gibi yabancı bilim mecmualarında da yayınlandı. Meudon rasathanesi ile kürsümüz arasında kurulan köprü uzun yıllar sürmüştür. Bu ortaklaşa çalışma NATO'ya da proje olarak sunulmuş ve kabul edilmiştir. Sağlanan mali destek sayesinde ben ve arkadaşlarım Meudon’a kolaylıkla gidip gelme olanağını bulduk. Bu araştırmalar devam ederken Dr. K. Özemre de Amerikan Üniversiteli Kadınlar Birliğinden temin edilen bir bursla tekrar Madam Herman’m servisinde Be yıldızları üzerindeki araştırmalarına de vam etmiştir. Kâmuran Özemre 1959 da Fatma Yılmaz da 1960 da başarı ile dok tora sınavlarını vermişlerdir. Dr. Fatma Yılmaz 1961 yılında Freiburg Rasathanesinde Prof. Dr. Kiepenhuer ile 3 semestre çalışmıştır. 1962 de Meudon Rasathane sinde değişen yıldızlar servisinin şefi olan Madam Dr. Herman bir mukavele ile 1 semestre kürsümüze gelmiş ve değişen yıldızlar üzerine bir kurs yapmıştır.Meudon rasathanesi ile yapılan verimli işbirliği devam ederken Basel Üniversite Rasathanesi ile yapılan çalışmalar başlamıştır. Bir İsviçre bursu kazanan Dr. F. Yılmaz, Basel rasathanesinde açık kümeler üzerinde yaptığı araştırmalar ile başlayan ve Samanyolunun yapısı üzerindeki araştırmalarla süren ortak ça lışma da, çok verimli olmuştur. Zaman zaman Basel rasathanesine giden ve oradan materyal getiren elemanlarımız, Prof. Dr.A . Kıral, Doç. Dr. F. Esin, Asistan L. Topaktaş, Asistan A. Marşoğlu ve Uzman Dr. S. Karaali üç renk fotometrisi üzerinde çalışarak doktora ve doçentlik tezlerini hazırlayabilmişlerdir. Basel rasathanesi direktörü Ord. Prof. Dr. Becker araştırmaları yürütmek üzere bir çok defa İstanbul’a gelmiştir. Ord. Prog. Dr. W. Becker’e Üniversitemizce ”Dr. Honoris Causa ” payesi verilmiştir.Bu çalışmalarla iigili olarak kürsüye bir Becker fotometresi alınmıştır. Bu ara da Dr, J. C. Pecker Nice rasathanesi direktörlüğüne atanmış ve böylece bu ra sathane ile de işbirlği başlamıştır. 1965 de bir ay süre ile bu rasathane de Pecker ile Güneş atmosferindeki demir bolluğu ve termodinamik denge üzerinde çalıştık. 1969 da 2 semestre süre ile kürsümüze davet edilen Dr. O. Bely , burada teorik astrofizik çalışmalarını başlatmış ve iki genç asistan Dursun Koçer ile Çetin Bolcal başladıkları çalışmayı kısmen de Nice rasathanesinde sürdürerek, İstanbul’ da da teorik Fizik kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Y. Özemre’nin nezaretinde çalışarak Doktora tezlerini tamamlamışlardır.İngilterede Sussex Üniversitesi Astronomi bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. W.H. Mc Crea 1971 de bir ay süre ile davet edilmiş ve Galaksiler konusunda seminerler yapmış, sonunda asistan Dr. Marşoğlu bir yıl süre ile araştırma yap mak üzere bu profesörün yanına gönderilmiştir.Fransa ve İsviçre ile işbirliği yapılırken bir yandan da İtalyada Padova ve Trieste Üniversite rasathaneleri ile ortak çalışmalar başlamıştır. Doç. Dr. Kâ muran Özemre, P Cygni yıldızlarına ait yeni materyeli incelemek fırsatını bulmuş Asistan Dr. Dursun Koçer ve Asistan Dr. Çetin Bolcal doçentlik tezlerini ve Astronom Gökmen Tektunalı da doktora tezini hazırlamışlardır.Trieste Rasathanesi direktörü Bn. Prof. Dr. Hack bir ay süre ile araştırmalara katılmak ve konferans vermek üzere davet edilmiş ve yine bu rasathaneden Prof. Dr. Stalio bir semestre süre ile rasathanemizde araştırmalara katılmıştır. Padova Üniversitesi profesörlerinden ve Asiago Rasathanesi direktörü Prof. Dr. Rosino 15 gün süre ile, Padova Üniversitesi Astrofizik Profesörü Dr. Dallaporta 15 gün süre ile kürsümüzdeki araştırmalara katılmışlardır. Bunların dışında kısa süre ile kürsümüze gelip konferans veren öğretim üyeleri şunlardır. Liege Astro fizik rasathanesi direktörü Prof. Dr. Swings, Geneve Üniversitesi Profesörlerin den Bn. Dr. E. Müller, Budapeşte Üniversite Profesörlerinden Dr. Detre, Michigan Üniversitesi Profesörlerinden Güneş Uzmanı Bn. Dr. H. Dodson, California Üniversitesi Profesörlerinden Dr. L.H. Aller, Heidelberg Üniversitesi Profesör lerinden Dr. Fricke, Austin Üniversitesi Profesörlerinden Dr. Van den Bout (Fullbright bursu ile), Mısır Helwan Rasathanesi direktörü Dr. Asaat ve ABD Goddart Space Flight Çenter (NASA) dan Bn. Prof. Dr. Underhill.Kürsümüz Milletlerarası Astronomi Birliğinin 1961 Berkeley, 1964 Hamburg, 1967 Prag, 1970 Birghton, 1973 Polonya, 1976 Geenoblc Kongresilerine katılmıştır. 1961 Kongresinde, Berkeley de 1956 da kurulmuş olan Türk Astronomi Derneği Milletlerarası Astronomi Birliğinin üyeliğine kabul edilmiştir. Bu kongreye Der nek başkanı olarak yalnız katılmıştım. Diğer kongrelere gurup halinde katıldık.İşbirliği yaptığımız rasathanelere genç asistanlarımız araştırmaları için ma- teryel almak ve münakaşalar yapmak üzere mümkün olduğu kadar sık gitmişler dir. Ayrıca 1973 de Çetin Bolcal Pariste College de France de tertiplenen Astrofizik olgunlaşma kursuna katılmıştır. 1978 de Dr. Dursun Koçer ve Dr. Çetin Bolcal Trieste Advanced School of Physicste tertiplenen bir Bilimsel Toplantıya katılmışlardır. Astronom Ethem Derman da aynı yerde üç yıl süre ile verilecek derslere kabul edilmiş ve 1976 da Triesteye gitmiştir. Asistan Hüseyin Menteş 1974 yı lında 9 ay süre ile İspanyaya ve 1980 de Trieste gitmiştir. Dr. Gökmen Tektunalı da 1980 de Triesteye gitmiştir.Misafir profesör olarak davet edildiğim Peşte ye ve Lille’e giderek konferans lar verdim Mısır ilimler Akademisinin davetlisi olarak Asistan Dr. Lâtif Topaktaş ile birlikte Kahire ve Helwan rasathanesine giderek Hehvan’da fotoğraflar çektik.1962 yılının Temmuz ayında Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen kursları çerçevesinde lise öğretmenleri için bir astronomi kursu tertiplenmiş ve buna 19 öğretmen katılmıştır.1958 ile 1980 yılları arasında memleketimizden rasatsedilebilen iki tam güneş tutulması olmuş ve kürsümüz 1966 da en uygun yer olarak seçilen Ayvalıktan büyük bir öğrenci gurubu ile vc evvelce hazırlanan program gereğince rasat ya parak tutulmayı izlemiştir. 1976 yılında da yine en uygun yer olarak seçilen Bod rum civarındaki Çiftlik köyünden ve bütün astronomi öğrencileri ile birlikte tu tulma izlenmiş ve hazırlanmış olan program gereğince rasat yapılmıştır. Her iki tutulmayada Güneş rasatlarında uzman olan Profesör Dr. Waldmeier davet edil miş ve önerilerinden çok istifade edilmiştir.1958 ve 1980 yılları arasında kürsümüzde iki tane Milletlararası toplantı ter tiplenmiştir. 27-29 Aralık 1971 tarihleri arasında Kepler'in doğumunun 500. yılı münasebetiyle Balkan Matematikçiler Derneğine dahil memleketlerin astronomlarının katıldığı bir sempozyum tertiplenmiştir. Bu sempozyuma Yunanistandan Prof. Dr. Contopoulos, Prof. Dr. Macris ve Prof. Dr. Mavridis, Yugoslavya’dan Prof. Rominco ve Prof. Dr. Michkovitch, Bulgaristan’dan Bulgar İlimler Akademisi üyesi Prof. Dr. Boneff, Romanya’dan Prof. Dr. Curce ve Prof. Dr. Dramba ile 50 Türk astronom katılmış vc 22 tebliğ verilmiştir. Bu tebliğler teksir halinde ba sılmıştır.1978 yılı Eylül ayında Silivride Nâzim Terzioğlu Matematik Araştırma Ensti tüsünde bir sempozyum tertiplenmiş ve buna Prof. Dr. W. Beker, Frankfurt Üniversitesinden Dr. Gleissberg ile Yunan İlimler Academisinden Prof. Dr. Macris katılmışlardır.1958-1980 yılları arasında Fakültenin Öğretim Yönetmelikleri sürekli olarak değişmiş ve Astronomi öğretimi de bu değişikliklerden etkilenmiştir. 1962 de Ma- tematik-Astronomi lisansı yanında Fizik-Astronomi lisansı da yer almıştır. 1973 yılında yayınlanan 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu öğrenimi önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora olarak belirlemiştir.2 yıllık önlisans döneminde hazırlayıcı Matematik-Fizik gruba dersleri a sına 3. ve 4. semestreye Genel Astronomi I ve Genel Astronomi II dersleri konul muş ve 1979 da yayınlanan bir yönetmelik değişikliği ile önlisans grupları arasına Matematik-Astronomi grubu da eklenmiştir.14 Ağustos 1980 de yaş haddi dolayısı ile emekliye ayrıldığım zaman, 1934 te tek Türk eleman olarak katıldığım kürsüde kadrolu ve kadrosuz olarak 5 profesör, yine kadrolu ve kadrosuz olarak 5 doçent ve ikisi doktorasını yapmış 5 asistan vardır.1958-1980 arasında kürsüde 11 doktora yapılmıştır.Bölümün arşivinden istediğim bazı bilgileri bana sağlayan bölümün emekli sekreteri Suhulet Topohan ile şimdiki sekreterleri Tülin Zorlu ve Gülnihal Topal’a teşekkür ederim.Beni dinlediğiniz ve bana eski hocalık günlerimi hatırlattığınız için de hepinize teşekkür ederim.Nüzhet Gökdoğan'ın bu konuşması daha sonra yayınlanmıştır aşağıdan yazıya erişebilirsiniz.Konuşma metini