Yağmacı dergiler uzun bir süredir akademik camianın gündemini meşgul ediyor. Yağmacı dergiler üzerine yapılan birçok çalışma bulunuyor ve şimdi yeni bir çalışma ülkemizden araştırmacıların da katkılarıyla ortaya konuldu. Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Doç. Dr. Selçuk Beşir Demir ve ekibi yağmacı dergilerin sayısı, yerleri ve araştırmacıları bu dergilerde yayın yapmaya iten sebepler üzerine bir çalışma yaptı. Çalışma Informetrics Dergisi‘nde yayınlandı.
Çalışmada veri toplamak için anket ve yarı yapılandırılmış takip görüşmeleri kullanıldı. Sonuçlar, yağmacı dergilerin çoğunluğunun gelişmekte olan ülkelerde bulunduğunu gösteriyor; yağmacı dergilerde makalelerini yayınlayan araştırmacıların çoğu Hindistan, Nijerya ve Türkiye’den. Görüşme yapılan Türk araştırmacılar, makalelerini hızlı akademik öneri takibi amacıyla yağmacı dergilere sunduğunu söyledi. Teşvik ödenekleri de araştırmacıları yağmacı dergilerde makalelerini yayınlamaya itiyor. Ayrıca “yayınla ya da yok ol” baskısı ve bilinçsizliği katılımcıları çalışmalarını yağmacı dergilere sunmaya iten diğer potansiyel faktör olarak göze çarpıyor.
Araştırmada 832 derginin 97’sinin herhangi bir erişilebilir adresi bulunamadı. Bu nedenle, diğer 735 sahte derginin yayın yerleri araştırmaya dahil edildi. İnternet sitelerinde yayınlanan dergilerin adresleri ve IP / WHOIS adresleri incelendi ve karşılaştırıldı. Yağmacı/sahte dergilerin web sitesi temas konumuna dayalı bulgular Şekil 2‘de ve IP / WHOIS temas konumlarına dayanarak elde edilen bulgular Şekil 3‘te gösteriliyor.
İnternet sitesi iletişim verilerine göre, yağmacı dergilerin bulunduğu farklı ülkelerin sayısı 55 idi ancak gerçekte IP / WHOIS temas konumlarından gelen verilere göre, bunun 52 olduğu anlaşıldı. Ayrıca, Hindistan’da kurulduğu iddia edilen 38 dergi ABD’de, ABD’de kurulduğunu iddia eden sekiz dergi Hindistan’da yer alıyor.
Yağmacı dergilerin yarısından fazlası Hindistan’da
IP / WHOIS temas noktalarına göre, PFJ’lerin büyük çoğunluğu yüzde 62 oranla Hindistan’da bulunuyor. Hindistan’da tespit edilen 456 yağmacı dergiyi sırasıyla 93 dergiyle ABD, 29 dergiyle Türkiye ve 17 dergiyle İngiltere izliyor. Web sitesi iletişim konum verilerine göre, Birleşik Arap Emirlikleri ve Avustralya ilk on ülke arasında yer alırken, bu ülkeler IP / WHOIS verilerine göre ilk 10’da yer almıyor. Özellikle, web sitesi temas yerine göre ilk on ülke arasında olmayan Rusya’nın, IP / WHOIS verilerine göre ilk on ülkede yer aldığı belirlendi. Diğer bir önemli bulgu, derginin açıklamasına ve IP / WHOIS verilerine göre Çin’de bir yağmacı dergi bulunuyor.
Uluslararası Para Fonu 2018 verilerine göre de yağmacı dergiler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yayın yapıyor.
IP / WHOIS temas yeri verilerine göre, yağmacı dergilerin yüzde 19,2’si gelişmiş ülkelerde, yüzde 18,8’i gelişmekte olan ülkelerde ve yüzde 62,0’ı Hindistan’da bulunmaktadır. Yani resmin tamamına bakıldığında yağmacı dergilerin yüzde 82,3’ünün gelişmekte olan ülkelerde yer aldığı görünüyor. Ayrıca, birçok derginin web sitelerinde gösterdiği adresler IP / WHOIS iletişim konum adresleriyle aynı değildir. Özetle, 735 dergiden 119’u (yüzde 16,2) konumunu yanlış bildirmiştir.
Yağmacı dergiler konumunu gelişmiş ülkelerde göstererek itibar kazanmaya çalışıyor
Çalışmanın sonuçları evrensel bir soruna işaret ediyor; 2017’de, yağmacı dergilerde makale yayınlayan en fazla araştırmacı Hindistan, Nijerya ve Türkiye’dendi. Ardından sırasıyla Botswana, Ürdün, Malezya, Pakistan ve Suudi Arabistan geliyordu. Bu sonuç, kısmen Simón (2016) tarafından desteklendi. Çalışma yağmacı dergilerdeki yayınların yüzde 15,85’inin gelişmiş ülkelerdeki araştırmacılar tarafından sunulduğunu, araştırmacıların yüzde 84,15’inin ise gelişmekte olan ülkelerden geldiğini ortaya koydu. Bununla birlikte ABD, İngiltere ve Güney Kore, yağmacı dergilerde en fazla yayın yapan ilk 20 ülke arasında yer almaktadır.
Belirlendiği üzere bazı yağmacı dergiler ABD veya İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde kurulduğunu ve yönetildiklerini iddia etmişlerdi. Bunu yaparak, insanları yanıltmayı ve akademik topluluğun saygısını kazanmayı amaçladıkları düşünülüyor.
653 yağmacı derginin 80 editörünün kimliğinin sahte veya hatalı olduğunu saptandı. Ancak, 573 editörün bir üniversitede çalıştığı da belirlendi. Beall (2012), pek çok editörün yağmacı dergilerde kendilerinin editör olarak gösterildiğinden habersiz olduğunu iddia etmişti. Bu iddia doğru olsa bile, bilgi çağında bir kişinin bir derginin editörü olarak listelendiğinden habersiz olacağına inanmak zor gibi görünüyor. Ayrıca, bir kişinin gerçekten editörlük görevini yerine getirip getirmediğini bilmek neredeyse imkansızdır. Bu bağlamda, bu tür dergilerde yayınlanan makalelerin akademik teşvik ödeneği alması gerekip gerekmediğini belirlemek için mevcut akademik teşvik politikaları dikkatlice gözden geçirilmelidir.
Nicel değerlendirmeler ve rekabet araştırmacıları yağmacı dergilere itiyor
Yağmacı dergiler bilim dünyasının gündemini işgal etmeye devam ediyor. Yağmacı dergileri ve yerlerini, editörlerini belirlemek yayınların önünü kesmenin ilk adımı olabilir. Bu dergiler tespit edildikten sonra isimlerini değiştirerek yayın işlerine devam edebilir. Ayrıca, yeni yağmacı dergiler fark edilene kadar çok sayıda makale yayınlayabilir. Yağmacı dergiler ve özellikleri tanımlanmalı, araştırmacılar bu dergilerde makale yayınlamamaları konusunda uyarılmalıdır. Ancak uzun vadede araştırmacıları bu dergilerde yayınlamaya teşvik eden faktörleri ortadan kaldırmak daha etkili bir adım olabilir.
Çalışmada araştırmacıların makalelerini neden yağmacı dergilerde yayınladıkları üzerine dikkatle durulmuştur. Sonuç olarak birçok araştırmacı daha hızlı terfi olmak için çalışmalarını bu dergilerde yayınladığını söyledi. Örneğin, Türkiye çok sayıda araştırmacının yağmacı dergilerde yayın yapma eğiliminde olduğu bir ülkedir. Çünkü SSCI / SCI / AHCI veya Scopus, Medline, ERIC, Wilson ve benzerlerinde çalışmalarını yayınlayabilmek için daha fazla yayınlanan makaleye ihtiyaç duymaktadırlar.
Özellikle, Türkiye, Hindistan, Nijerya, Endonezya, İran ve Mısır gibi ülkeler derginin kalitesinden bağımsız olarak belirli özellikleri kapsayan dergilerde araştırmaların yayınlanmasını şart koşuyor. Zaten çalışmada da bu ülkelerin yağmacı dergilerde en fazla araştırma yayınlanan ilk on ülke olduğu görülüyor. Yağmacı dergileri araştırmacılar için değerli kılan en önemli faktörlerden biri, prestijli endeksler tarafından değerlendirilmeleridir.
Bu çalışmadan elde edilen önemli bir bulgu, yağmacı dergilerde yayın yapan araştırmacıların, dergilerin prestijli endekslerde değerlendirilmemiş olması halinde makalelerini bu dergilere sunmayacakları yönündeki ifadeleri olarak göze çarpıyor.
Manca, Martinez ve diğerleri (2017) bazı sahte dergilerin PubMed’e dahil edildiğini ve Savina ile Sterligov (2016), Mayıs 2016’da SCOPUS’ta 447 yağmacı derginin endekslendiğini bulmuştu. Şimdi Demir (Mart 2018) tarafından yapılan bir çalışmada ise, SCI’de 1, ESCI’de 2, SCOPUS’ta 53, ERIC’de 12 ve Medline’de 6 yağmacı derginin indekslendiği tespit edildi.
Gelişmekte olan ülkelerde yapılan çalışmalar, akademik bir teşvik ödeneğinin verimliliği arttırdığını bulmasına rağmen, yayın kalitesinde bir düşüş olduğunu ortaya koydu. Bunlara ek olarak iş kaybı korkusu, kurumların nicel sınıflandırmalarla terfi yöntemleri, rekabette geri kalmamak diğer faktörler olarak açıklandı.
Çalışmada bazı katılımcıların ilk olarak SSCI / SCI / AHCI’de indeksli bir dergide yayınlamak için çalışmalarını yazdıklarını ancak -etkili yazma veya araştırma becerilerindeki yetersizliklerden ötürü- kabul göremeyince de makalelerini “boşa gitmesin” diye yağmacı dergilere sunduklarını belirledi.
Kaynak;