Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Ekşi Sözlük yazarlarının sorularını yanıtladı

15 dakikalık içerik

Muazzez İlmiye Çığ, Ekşi Sözlük’te soruları yanıtladı. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, Ekşi Sözlük’te kendisine gelen Sümeroloji, Hititoloji ve birçok konu hakkındaki sorulara içtenlikle cevap verdi. Bilimma olarak sizler için başlık altında yer alan bazı soruları ve cevaplarını derledik;

“Sümer tarihine ilginiz ne zaman başladı?” 

Çığ: “Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldığında 1936’da oraya kaydolmak için gittiğim zaman benim önüme dediler ki açık olan bir şube var. Diğerleri kapandı. Geç gitmiştim. O yüzden dediler ki Hititoloji, Sümeroloji, arkeoloji alacaksın, genel tarih. Peki dedik biz. Ben öğretmendim, öğretmenleri ilk defaya mahsus olmak üzere Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne (DTCF) alıyorlardı. İki arkadaş ondan yararlanarak fakülteye girmek için 1936’da gittik. Hititoloji alırsınız dediler. Hocası yeni gelmiş. Yanına Sümeroloji, arkeoloji…

Kaydımızı yaptırdık. 2 arkadaş ertesi gün derse girince şaşırdık. Hocalar almanca konuşuyor. Hiç bilmediğimiz yazılar, çivi yazısı, İbranice bir de. Nasıl yapacağız, şaşkına döndük. Ama insan çalışınca her şeye muvaffak oluyor. Bu Sümerolojinin de açılması Atatürk sayesinde oldu tamamen. Bu fakülte o zaman için bize büyük bir külfetti ve dünyada da böyle bir fakülte yoktu. Bu fakültenin açılmasının yegane sebebi Türk tarihi, dili, kültürünü araştıracak uzmanlar yetiştirmek idi. Bu uzmanlar nereden öğreneceklerdi, kaynağı nereden bulacaklardı bunlar çok önemliydi. O zamana kadar yok kaynak. Türklerin ilişki kurduğu bütün milletlerin kaynaklarından yararlanmak lazımdı. Hangi milletlerdi bunlar; Çinliler, Hintliler, İranlılar, Macarlar, Ruslar, Latinler, Yunanlar, Araplar. Zaten o zaman diyorlardı ki yabancılar ‘tarihten Türkleri çıkarırsanız tarih kalmaz’. Buna göre yani Türkler mühim ama hep Türkler aleyhinde yazılmıştı, Türkler kötü görülmüştü. Atatürk bunları okudu, yabancıların yazdıklarını. Türkler hakir görülmüştü. Bizde de hiç kitap yok. Osmanlı’da özellikle son zamanlarda bilhassa Türkler çok aşağılanmış. Osmanlının kendisi Türk asıllı olmasına rağmen Türkler alçaltılmıştı ve Anadolu’da ‘Türküm’ demek adeta tabu olmuş. Yani ‘müslümanım’ deniyor. Bunları Atatürk okuduğu için buna mukabil Anadolu’da ana lisan Türkçe. Kim okuyor, Türkler. Kimdir bu Türkler, nereden geldiler, kültürü nedir, tarihi nedir, bunun araştırılması lazım. Düşünün o kadar işin, o kadar yokluğun arasında Atatürk ne düşünüyor ve bunun için DTCF’yi kuruyor ve Türklerle münasebeti olan bütün milletlerin dilleri ve kültürleri oraya konuyor.”

İlmiye Çığ Atatürk’ün Türk tarihini aydınlatma çabalarını anlattı

Muazzez İlmiye Çığ’ın Ekşi Sözlük’te soruları yanıtladıktan sonra çektirdiği fotoğraf. Foto; Ekşi Sözlük Facebook hesabı

İlmiye Çığ, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk dili ve tarihi üzerine çabalarını anlatmaya devam etti. Çığ, 1930’larda Ulu Önder’in Hattuşa kazılarında bulunan Hitit kültürüne ilişkin yazıları okuduğunu aktardı. İlmiye Çığ, sözlerine devam etti:

“Bu arada Atatürk Fransızca kitapları okumuş. Orada Sümerlilerin Orta Asya’dan gelmiş olabileceği yazıyor. Dilleri Kürt diline benziyor. Altını çizmiş ve yanına kocaman önemli yazmış. Fakülteye diyor ki ‘mademki Sümerlerin Türklerle ilişkisi var, Sümeroloji de koyulacak bu fakülteye’. Ardından 1930’larda o kadar işinin arasında Hattuşa’da kazılar yapıldığını, Hitit kültürünün bulunduğunu, dilin çözüldüğünü okumuş ve öğrenmiş Atatürk. Hatta ilk Fransa’da çıkacak bir dergiyi himayesi altına almış. Diyor ki ‘mademki Hititler Anadolu’da 500 sene kaldılar, onların da acaba Türklerle ilişkisi var mıydı?’. Bunun da araştırılması lazım. Tabii bunları araştıracak arkeoloji kondu, genel coğrafya, tarih kondu ve kocaman bir araştırma programı… Ama Atatürk diyor ki ‘bu çocuklar orada okudular, kitap lazım oldu, seyahat icap etti, ne yapacaklar?’ Onun için Dil ve Tarih Kurumlarını kuruyor Atatürk ve diyor ki ‘bu kurumları gelen hükümetler kendi doğrultularında çalıştırmasınlar. Onlar burada yetişecek’ diye sermayesini kendi koyuyor. Yani burada yetişen çocuklar, gençler ancak kendi bildiklerine göre, bilimsel çalışmalarına göre iş yapsınlar istiyor. Kimsenin doğrultusunda çalışmasınlar; bu önemli. Kocaman bir paket program yalnız Türk tarihi kültürü ve dili için, bu çok önemli.”

Türk tarihi çalışmalarında Almanya’dan göç eden bilim insanlarının katkıları büyük

Ardından Sümerolog İlmiye Çığ, İkinci Dünya Savaşı döneminde Almanya’dan göç etmek zorunda kalan ve Türkiye’ye gelen Yahudi ve Alman hükümetinden rahatsız olup Yahudi olmayan bilim insanlarından bahsetti. Çığ, ifadelerini sürdürdü:

“1933’te Almanya kürsülerinde Yahudi olan bütün profesörleri ve doçentleri Almanlar kapı dışarı attılar. Bu insanlar kaldılar ortada, bütün milletlere müracat ettiler ‘alın bizi’ diye; kimse almadı, Amerika bile. Onun üzerine şaşkına dönüyorlar. O sırada İsviçreli bir profesör de bizde çalışıyor. Türkiye daha 10 sene olmuş kurulalı bu arada. Müracat ediyorlar, Atatürk ‘derhal gelsinler’ diyor. Tarihte en mühim beyin göçünü yaptırıyor Atatürk. Onlar gelmeye başlıyor. Onlarla yapılan bir antlaşma vardı. Ben onu okudum ve ağladım. Çünkü daha 10 yıllık bir devlettik. Şöyle diyor ‘bu şahıslar ister hapiste olsun ister sokakta olsun, bunlar artık Türk hükümetinin memurudurlar. Almanlar bunları göndermemek için herhangi bir şey yaparsa biz getirmenin çaresini buluruz.’ 10 senelik bir devlet bunu nasıl yapar? Hakikaten 1 yıl sonra onları ‘geri gönderin’ dediler. Bizim hükümetle sonuna kadar uğraştılar ama göndermedik. İşte dil, tarihte en mühimleri bu adamlardan çıktı ve ayrıca Alman hükümetini beğenmeyip Yahudi olmadığı halde oradan kaçan profesörler de vardı. Böylece bu profesörler geldi ve Türk tarihi, Türk dili üzerinde büyük bir çalışma başladı ve bugün o çalışmanın pek çok semeresini görüyoruz. Hititolojide, diğer alanlarda çalışmalar var, çok iyi arkadaşlar yetişti. Hala da onların nesilleri devam ediyor.”

Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ve Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu’nun hangi şartlarda, nasıl kurulduğunu uzuncu anlatan Çığ, diğer sorulara da cevap vermeye çalıştı. Bir Ekşi Sözlük yazarının, “Sümerce ve Altay dilleri arasında bir akrabalık var mı?” sorusuna Çığ, “Akrabalık var. Bunu son kitabımda gösterdim. Orada çeşitli çalışmalar var. Sümerlilerin Türklerin bir kolu olduğunu ben bir Türkmen araştırmacıyla aynı konuları çalıştığımız için aynı yoldan çalıştım. Bu konu kabul edilmeli. İki kişi bir konuyu aynı şekilde yazarsa kabul edilir. Yalnız bizim çalışanların, kitapları karşılaştırmaları lazım. Makaleler yazmaları lazım. Bunlarla ortaya koymaları lazım ki yoksa kitaplarda kalır. Kongrelere sunmak lazım. O zaman dünyaya bile tanıtılabilir. Ama ben yapamıyorum artık. Gençlere bıraktım.” şeklinde cevap verdi.

Muazzez İlmiye Çığ’dan herkese tavsiye: Okuyun!

Muazzez İlmiye Çığ“Kitap tavsiyeniz var mı?” sorusunu yanıtlayan İlmiye Çığ, bu soruyu, “Hangi kitabı bulursanız okuyun. Mesela eski Türk yazılarıyla ilgili kitaplar yazılıyor. Öğrenin. Önceden pek kabul edilmeyen ama şimdi Türklerin icat ettiği kabul edilen Runik yazıyı herkes öğrensin. Kitabeleri okuyabilirsiniz. Bir genç geldi bana, ‘tüm notlarımı o harflerle yazıyorum’ dedi. O harflerin, işaretlerin nereden, nasıl meydana geldiğini yeni olarak ortaya attı birisi. Çok doğru olarak hem de. Ben kendisini tebrik ediyorum. Bir mühendismiş. ‘Türk Hazinesi’ adında bir kitabı da var Derya Varol’un. Zaten o yazıların Türklere ait olduğu hep söylenmişti. Benim edebiyat hocam vardı ve o, ‘Bak bizim dilimize bundan daha uygun hiçbir yazı yok, bu yazıyı Türkler icat etti’ dedi o zamanlar.” diyerek yanıtladı.

“Sümer tarihi ve mitolojisini öğrenebilmek için ilk hangi üç kitabı önerirsiniz?”

Çığ: “Benim kitapları okuyun. Sümer Edebiyatı var, Tarih Sümerde Başlar var. Ayrıca benim iki cilt halinde Sümerlerle ilgili kitabım var. 23 kitap var. Sümerlerin hepsini öğrenirsiniz orada.”

“Sümerliler ile ilgili öğrendiğiniz en ilginç bilgi nedir?”

İlmiye Çığ: “Kur’an, İncil ve Tevrat’ın bütün kökeninin Sümer’de olduğunu öğrendim. En ilginci o. Bundan daha ilginci olmaz. Kitabımı alıp okursanız göreceksiniz. Adem hikayesi, Cennet hikayesi… Hepsi Sümerlerden.”

“Göbeklitepe hakkında ne düşünüyorsunuz?”

İlmiye Çığ: “Göbeklitepe muazzam bir yer. Ben de tekerlekli sandalye ile gittim. harika. Bir şey söyleyecek halim yok çünkü muazzam bir yer. En aşağı 12 bin yıl önceye gidiyor. Bu insanlar ne yaptı, nasıl yaptı; akıl alacak gibi değil. Koca kaya getirmiş sütun yapmışlar, onun üzerine de hayvanı şekilli olarak çizmişler. Nasıl bir sanat bu? Hakikaten düşündürücü. Bu soruya tam olarak cevap vermeme imkan yok ama heyecan verici. Herkesin görmesi lazım. Anadolu’da en eski tarih diyoruz şimdi. Belki daha da eskisi çıkacak, o da belli değil.”

Kaynak;

Ekşi Sözlük