En yaşlı ağaçlar, anıt ağaçlar, ekolojide ağaçların yeri ve önemi.. Bu haftaki söyleşimizin konusu anıt ağaçlar! Artvin Çoruh Üniversitesinin Orman Fakültesinde Orman Mühendisliği Bölümü Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalında görev yapan Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu ile bir söyleşi yaptık. Prof. Dr. Tüfekçioğlu, sorularımız üzerine bize ülkemizdeki en yaşlı ağaçlardan, heyelan önlemlerine kadar ağaçlar hakkında birçok şey anlattı.
İlk sorumuz, Türkiye’nin en büyük ve en yaşlı ağaçlarıydı ve bunlar hakkında bilinenleri merak ettik. Artvin Şavşat’a bağlı Yoncalı köyündeki dünyanın en yaşlı armut ağacı adayı üzerinde Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu ve ekibi çalışma yürütmüştü. Biz de hocamıza bu çalışmanın öyküsünü sorduk.
“Artvin’deki armut ağacını koruyan nineyi görünce boynuna sarılmak istedik”

Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu: “Bildiğimiz kadarıyla, ülkemizin en uzun boylu ağacı 61.5 metre boyu ile Gümüşhane’nin Kürtün ilçesindeki göknar (ya da köknar) ağacı, en büyük çaplı ağacımız 7 metre çapı ile İzmir Bayındır ilçesindeki çınar ağacı, en yaşlı ağacımız ise Artvin Murgul ilçesindeki 3,5 metre çapındaki ve yaklaşık 3 bin yaşındaki porsuk ağacımızdır.
Artvin Şavşat’taki dünyanın en yaşlı armut ağacını civar köylerden doğaya ilgili bir vatandaşımız olan Kenan Altun Bey sayesinde haberdar olduk. Ağacı gördüğümüzde onu koruyan yaşlı ninenin boynuna sarılmak istedik. Müthiş bir şeydi. Meyve ağaçlarında -özellikle armut gibi- odunu kaliteli olan bir türde bu kadar yaşlı bir ağacı bulmak bizleri çok sevindirdi.”
Hilal Bardakcı: Anıt ağaçlar neyi ifade ediyor? Anıt ağaçların korunması neden önemli? Ağaçlar bize geçmişe yönelik ne anlatabilir?
Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu: “Anıt ağaçlar bize geçmişin iklimi ile ilgili çok önemli bilgiler verir. Yıllık büyüme halkalarının genişliği bizlere geçmiş dönemlerin ikliminin kurak mı, yoksa nemli mi geçtiğini gösterir. Anadolu’daki kıtlık ve kuraklık yılları ile ağaç halkalarının genişliği arasında ilişki vardır (Kadıoğlu, 2007). Ayrıca bu ağaçlar genetik kaynak olarak da çok kıymetlidir. Bu ağaçların genleri çoğu zaman çevresel şartlara en dayanıklı genlerdir.”
“Sel riskine karşı dere yataklarının daraltılmaması büyük önem taşıyor”

H.B. : Anıt ağaçlar nasıl bu kadar uzun süre yaşayabildi? Ağaçların konumları, coğrafyası ya da yapıları uzun ömürlü olmasını etkiliyor mu? Sekoya ağaçlarının çok uzun ömürlü olduğu biliniyor, ağaçların uzun ömürlü olması türden türe değişen bir durum mu?
Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu: “Ağaçların uzun ömürlü olması genetik ve çevre koşullarının uyumlu olmasının ve korunmalarının ortak bir sonucudur. Genel kural, hızlı büyüyen ve odunları çabuk ayrışan türler genellikle kısa ömürlüdür. İçinde reçine ve aromatik hidrokarbonlar olan odun ayrışmaya ve çürümeye daha dayanıklıdır. Örneğin, hızlı büyüyen kavak ağaçları çok uzun yaşamaz. Buna karşılık yavaş büyüyen porsuk, ardıç gibi türler çok uzun yaşar. Sekoya ağaçlarının çok uzun ömürlü olmalarında da odunlarının çürümeye dayanıklı olması ana etkendir.”
H.B. : Ağaçların, toprak kayması üzerindeki önemini açıklar mısınız? Özellikle, iklim kriziyle birlikte değişen koşullar doğal afetlere neden olabiliyor. İklim değişikliğinin oluşturduğu doğal afet risklerine karşı önlem olarak neler yapabiliriz?
Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu: “Beton için demir ne ise, toprak için de ağaç kökü odur. Ağaç kökleri, ıslak toprağın kitle halinde yamaç aşağı kaymasını engelleyen en önemli unsurdur ancak burada da dikkat edilmesi gereken husus, kazık kök yapan türlerin değil, yayvan kök yapan türlerin tercih edilmesidir. Çünkü, kazık kök yapan türler, yamaç kaymalarını önlemede yayvan kök yapan türlere göre daha az etkilidir. Örneğin, çay bitkisi kazık kök yaptığından dolayı, yamaç heyelanlarını önlemede çok etkili olmamaktadır.
İklim değişikliği özellikle sel ve heyelan olaylarının oluşum sıklığı ve şiddetini artırıcı yönde etki etmekte. Sel riskine karşı dere yataklarının daraltılmaması, kıvrımlarının yok edilmemesi ve bu alanlara yerleşim yapılmaması çok önemli. Çok eğimli yamaç arazilerde orman alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmemesi, yol ve saçak sularının tarım ve yerleşim alanlarına bırakılmaması, tıkanan su kanallarının temizlenmesi, köprü ve menfez gibi sanat yapılarının yeterli yükseklik ve genişlikte yapılması gereklidir.”
Karadeniz’de fındık ve çay bahçelerinde heyelan riski nasıl azaltılabilir?

H.B. : Karadeniz’deki çay ve fındık bahçelerinin erozyon üzerinde etkisi var mıdır? Bahçelerle ilgili neleri önerirsiniz ve hangi uygulamalar kesinlikle yapılmamalı?
Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu: “Özellikle toprağın derin ve yamaç eğiminin fazla olduğu çay bahçeleri heyelan açısından çok risklidir. Bu bahçelerde derin drenaj kanalları açılarak yüzey altı suların toplanarak su kanallarına aktarılması gereklidir. Ayrıca bahçe içerisinde derin ve yayvan kök yapan kestane, kızılağaç, armut, elma, ıhlamur gibi ağaçlara yer verilmesi heyelan açısından önleyici yönde etki edecektir. Fındıklıklar çay alanlarına göre heyelan açısından daha az risklidir ancak bu alanlarda da benzer önlemler almak faydalı olacaktır.”
H.B. : Son olarak, arazi çalışmalarınızla ilgili ilginç, farklı ya da sizi etkileyen anılarınız oldu mu? Bunun yanı sıra bir arazi çalışması nasıl planlanıyor ve bir gün nasıl geçiyor? Ayrıca örneğin, Şavşat’taki armut ağacı gibi yaşlı bir ağacı nasıl keşfediyorsunuz? Yani, size bir ihbar mı geliyor yoksa siz arazi çalışmalarında mı fark ediyorsunuz? Bunlardan da bahsedebilir misiniz?
Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu: “Anıt ağaçlarla ilgili bir arazi çalışmamda yaklaşık bin yaşındaki bir kestane ağacının hemen dip kısmından yol geçirildiğini ve arka kısmının da kamyon park alanı olarak kullanıldığını ve bu nedenle de ağacın kuruduğunu görünce çok üzülmüştüm.
Arazi çalışmalarımızı genellikle birkaç gün öncesinden planlıyoruz ama canım sıkılınca bazen peynir, ekmek, zeytin alıp doğaya kaçtığım da oluyor. Bazen kamp ekipmanlarımızı alıp gittiğimiz ve doğada kamp yaptığımız zamanlar da oluyor.
Anıt ağaçlarının keşfinde sosyal medyanın ve orman teşkilatındaki meslektaşlarımızın çok etkisi oluyor. İnsanlar sosyal medyada bizim anıt ağaçları yaşatma ve koruma çabalarımızı görünce çevrelerindeki anıt ağaçları bize bildiriyor.”