kırmızı cıva nedir

Kırmızı cıva gerçeği; nükleer bomba yapımında kullanılmıyor

11 dakikalık içerik

Kırmızı cıva nedir? İddia edildiği kadar büyük bir öneme sahip midir? Nükleer bomba yapımında kullanılıyor mu? Bu yazımızda cıvanın geçmişten günümüze kullanımını, etkisini ve kırmızı cıvanın aslında ne olduğunu anlatacağız.

ODTÜ Kimya Bölümü’nden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ural Akbulut, “Cıva: Tarih Boyunca Efsanelere Konu Olan Sıva Metal” başlıklı makalesinde, cıvayı anlatıyor:

cıva
Cıva dolu bir havuzda oturan bir adam. Foto; National Geographic

Cıva, 3 bin 500 yıldır insanlığın bildiği, oda sıcaklığında sıvı halde bulunan bir kimyasal elementtir. Sembolü Hg olan cıvanın atom numarası 80’dir. Cıva, parlak gri bir renge sahiptir ve toksik bir metaldir. Halk arasında cıva sülfür, “zincifre” ve “cinnebar” olarak biliniyor. Cıvanın yoğunluğu ilginçtir; 1 litre su 1 kilogram iken, 1 litre cıva 13,6 kilogramdır. Bilinen en eski cıva örneği, Mısır’da M.Ö. 1500 yılından kalma olduğu düşünülen bir mezardaki tören kabında bulunmuştur.

Ülkemiz sınırlarında bulunan dünyanın en eski yerleşim yerlerinden Çatalhöyük’te, M.Ö. 7000-6000 arası yıllarda duvar resimlerinde kullanılmış olan kırmızı boyanın, bilinen en eski cıva sülfür boyası olduğu söyleniyor. Bilim insanları, o dönemlerde cıva metalinin bilindiğini ise düşünmüyor.

Dünyanın en eski medeniyetlerinden Çin’i M.Ö. 247-210 yılları arasında yöneten Kral ve İmparator Qin Shi Huang’ın, ölümsüzlük iksiri adı altında cıva karışımlı haplar kullandığı ve bu yüzden öldüğü tahmin ediliyor. Çünkü, cıva, canlılarda zehirlenmeye yol açabilmektedir.

Cıva ile ilgili ilginç bir örnek durum ise, bir banyo küvetinin içi cıva ile doldurulduğunda bir insan cıvanın üzerinde batmadan durabilmektedir. Keza bir top güllesi de aynı durumda cıvanın üzerinde yüzebilmektedir.

Sağlıktan kozmetiğe bilinçsiz bir cıva kullanımı

cıva

Cıvanın tarihteki kullanımına da değinen Prof. Dr. Akbulut, cıvanın zehirli olduğu bilinmediği için ilaç ve kozmetikte çok sık kullanıldığını belirtiyor.

Prof. Dr. Akbulut, cıvanın ilaç ve kozmetikte kullanımını açıklıyor: Vermilion olarak bilinen cıva sülfürlü kırmızı boya, Çin’de M.Ö. 5000-4000’lerden itibaren seramik yapımında kullanıldı. Tanınmış kimyacı el-Cabir, kitaplarında cıva ve kükürtten saf cıva sülfür boyası yapma tekniğini açıklamıştı. Boyanın dövülüp toz hale getirildikçe, siyah renginin parlak kırmızıya döndüğünü de yazmıştı. Bu boya halen Çin’de üretilip PR-106 koduyla satılıyor. Saf cıva ve toz haldeki gümüş metali karıştırılıp “amalgam” diş dolgusu olarak kullanılır. Amalgam dolgu, bazı Avrupa ülkelerinde yasaklandı. Tiyomersal adlı cıva içeren ilacın, aşılarda koruyucu madde olarak kullanımı giderek azalıyor. Merbromin adlı cıva içeren ilaç, antiseptik olarak kullanılır. Çin tıbbında, zehirli cıva sülfür hala kullanılıyor. Rimel (sürme) yapımında tiyomersal adlı cıvalı bileşik kullanılıyor. Bazı cilt bakımı ürünlerinde cıvalı bileşiklerin kullanıldığı biliniyor.”

Prof. Dr. Bahriye Gülgün Aslan’ın kaleme aldığı bir makaleye göre, cıva sülfürün ayrıca 19. yüzyılda dudak boyası olarak kullanıldığı da düşünülüyor.

Doç. Dr. Ahmet Güleç, “Süleymaniye Camii Kalemişi Boyalarının Analizi” çalışmasında, cıva sülfürün kullanıldığını açıklamıştı. Çalışmada, boyalardaki kırmızı rengin cıva sülfür tarafından verildiği ifade edildi.

Cıva zehirlenmeleri – Minamata felaketi

cıva zehirlenmesi
Japonya – Minamata felaketi, cıva zehirlenmelerinin en büyük örneklerinden biridir.

Kimyacılar, cıvanın kendisinden ziyade buharının ve bileşiklerinin zehirli olduğunu ifade ediyor. Bu konuda da örnekler veren Prof. Dr. Akbulut, kömür yakılan elektrik santrallerinde açığa çıkan cıvanın akarsularda birikerek anorganik cıva bileşiklere dönüştüğünü ve sulardaki mikroorganizmaların, cıva bileşiklerini organik cıva bileşiklerine dönüştürdüğünü aktarıyor. Bu durumun insanları nasıl etkilediğine değinen Akbulut, ifadelerini şöyle sürdürüyor: “Akarsu denize ulaşınca cıva bileşikleri, balık ve midyelerin besin zincirine eklenir. Cıva dışarı atılamadığı için vücutta birikir. Büyük canlılar küçüklerle beslendikçe vücutlarındaki cıva miktarı artar. Bu balıkları sürekli tüketen balıkçı köylerinde, cıva zehirlenmesi tehlikesi doğar.” 

Prof. Dr. Akbulut bu noktada makalesinde, deniz ürünlerinin tüketimiyle birlikte cıva zehirlenmesi yaşanan olaylara bir örnek verdi: “Japonya’da deniz kıyısındaki Minamata’da, 1956’da önce kuş, kedi ve köpekler ardından da bazı insanlar aniden hastalanıp öldü. Ölenlerin çoğu balıkçı aileleriydi. Ölümlere cıvanın neden olduğu belirlendi. Polivinil klorür fabrikasının, cıva bileşiği içeren atıklarının nehri kirlettiği ortaya çıktı. Zehirlenen hastaların kanındaki cıva seviyesi normalin 100-150 katına çıkmıştı. Kasabada yaşayanların sağlık durumu hakkında 2001’de yapılan açıklamada, cıvadan etkilenen 2265 kurban olduğu ve 1784 kişinin de cıva nedeniyle öldüğü bildirildi.”

Kırmızı cıva ve nükleer bomba iddiaları

kırmızı cıva nükleer
Fotoğraf, New Göktürk sitesinin 28.11.2016 tarihli bir haberine ait.

Türkiye ve dünya basınında sık sık “kırmızı cıva nükleer bomba yapımında kullanılma potansiyeli olan önemli bir elementtir” şeklinde haberler çıkmakta. Özellikle ülkemizde kırmızı cıva, sıkça, kaçakçılık yapan örgütlere karşı operasyonlar düzenlenerek ele geçirildiği yönünde adını duyuruyor.

Ancak bu tür haberler abartı ve gerçek dışıdır. Bilim insanları, kırmızı cıva diye bir maddenin olmadığını vurguluyor. Prof. Dr. Akbulut, kırmızı cıvaya ilişkin, “Kırmızı renkli cıva bileşiği olan cıva sülfür, binlerce yıldır bilinen bir kırmızı boyadır. Cıva sülfürün radyoaktif hiçbir özelliği olmadığı gibi fiyatı da çok düşüktür.” diyor.

Kaynaklar;

Prof. Dr. Ural Akbulut-Cıva: Tarih Boyunca Efsanelere Konu Olan Sıvı Metal

Prof. Dr. Bahriye Gülgün Aslan – Güzelliğin Tarihçesi ve Kozmetik

Doç. Dr. Ahmet Güleç- Süleymaniye Camii Kalemişi Boyalarının Analizleri