Kaybedilen mahsul tohumları ekildi ve beklenenden yüksek verim sağlandı

6 dakikalık içerik

Kayıp mahsullerin tohumları deney amaçlı ekildi, sonuç olarak beklenenden çok daha yüksek verim elde edildi.

Dünyanın birçok yerinde birçok mahsul yüzlerce yıl insanlara besin sağlamıştır. Ancak zamanla insanlar bazı mahsullerden vazgeçmiş, ekmemeye başlamıştır. Bu şekilde kaybolan tohumlar günümüzde bilim insanları tarafından tartışılıyor. Acaba bu insanlar neden bu mahsullerden vazgeçti?

Tarihsel öneme sahip üç mahsul; kış kabağı, çalı fasulye, mısır olarak bildiğimiz sebzelerdir. Washington Üniversitesi’nden bir ekibin yaptığı çalışmaya göre, birlikte yetiştirilen bu yeni incelenen “kayıp mahsuller“, geleneksel olarak yetiştirilen mısır kadar, insanları besleyecek nicelikte tohum üretebilirdi. Kaybolan bitkilerin evcilleştirilmiş formlarının yok olduğu düşünülüyor. Ancak bu mahsulleri ve neden kaybolduğunu anlamamızı sağlayan sözlü veya yazılı tarihi belgeler bulunmuyor.

Journal of Ethnobiology‘de makalesini yayımlayan Washington University Arts & Sciences’ın arkeoloji profesörü Natalie Mueller, binlerce yıldır Doğu Kuzey Amerika’da yetiştirilen bitkileri titizlikle yetiştirmeye çalışarak, nasıl büyüdüğünü anlamaya çalıştı. Mueller, kaz ayağı (Chenopodium) ve dik knotweed (Polygonum erectum) mahsullerini birlikte yetiştirmenin tek başına yetiştirmekten daha verimli olduğunu keşfetti. Birbirine ekili olarak yetiştirilirse -bilinen diğer kayıp mahsullerle birlikte- binlerce kişiyi besleyebilirlerdi.

Mısırdan binlerce yıl önce toplumlar şu anda kayıp olan bir mahsulü tüketiyordu

Arkeologlar, ilk olarak 1930’larda Kentucky ve Arkansas’taki kaya evlerinde kayıp mahsullerin kanıtlarını bulmuşlardı. Gizli tohumlar ve kuru yapraklar tek ipucuydu. Son 25 yılda, Washington Üniversitesi’nde arkeoloji profesörü olan Gayle Fritz‘in öncü araştırmaları oldu. Daha önce bilinmeyen bir mahsul kompleksinin, mısırın temel bir mahsul olarak kabul edilmesinden önce binlerce yıldır yerel toplumlarca tüketildiğini destekleyen çalışmalar yapıldı.

Kayıp mahsuller, küçük ama çeşitli yerli otları, tohum bitkilerini, kabakları ve ayçiçeklerini içeriyor. Mueller, “Etnobotaniksel (insan – bitki ilişkisini inceleyen) bilginin birçok Kızılderili uygulayıcıları olmuştur. Şifalı bitkileri bilen çiftçiler ve insanlar; yabani gıdaları bilen insanlar gibi. Onların bilgisi gerçekten önemlidir. Ancak bildiğimiz kadarıyla, kayıp mahsuller ve nasıl yetiştirildikleri hakkında bilgi sahibi olan hiç kimse yok. Bu bitkiler hakkında bilgi sahibi olan topluluklar veya bireyler olabilir. Ama akademik topluluk tarafından yayınlanmıyor veya bilinmiyor.” dedi.

Bu mahsullerin bulunduğu dönemlerde sera, böcek ilacı ve özel gübre yok demektir. Mueller, bu konuda açıklamasına ekleme yaptı: “Sadece bitkilere değil, onlarla birlikte gelen diğer her şeye sahipsiniz; onları tozlaştıran böcekler ve onları yiyen zararlılar gibi. Onları etkileyen hastalıklar da kendilerine çektikleri hayvanlar da buna dahil…”

Mueller, yeni çalışmasında kayıp mahsuller için çimlenme gereksinimlerini ve verimlerini araştırmada tasarlanmış iki deney hakkında rapor verdi. Mueller, kaz ayağı ve dik knotweed polikültürünün, bir monokültür olarak ayrı ayrı yetiştirilenlerden daha verimli olduğunu keşfetti. Mueller, “Verim ile gerçekten ilgilenmemin ana nedeni, arkeolojide bu bitkilerin neden terk edildiğine dair bir tartışma olması. Şu ya da bu şekilde çok fazla kanıtımız olmadı. Ancak birçok insan, mısırın çok daha verimli olacağını varsaymış olabilir. Çünkü şimdi mısır yetiştiriyoruz ve birim alan başına dünyanın en verimli mahsullerinden biri olduğu biliniyor.” şeklinde açıkladı.

Mueller deneylerdeki verimi ölçmek istedi. Böylece ilk kez bu bitkilerin mısıra verimini doğrudan karşılaştırabildi. Ama mükemmel sonuç veremedi. Sadece yetiştirmeye çalıştığı 5 kayıp mahsulden ikisi için verim tahminleri elde edebildi. Mueller, son olarak çalışmaya ilişkin, “Ekipçe, daha çeşitli tarım sistemlerini görmek istemek, yerli insanların bilgi ve uygulamasını tanımak ve bu endüstriyel tarım sistemine sahip olmadan önce Kuzey Amerika ekosistemlerinin neye benzediğini merak etmek açısından motive olduk.” dedi.

Kaynak;

EurekAlert