Dünya üzerinde yaşayan insanların şimdi ya da 100 yıl sonra yok olacak olması size bağlı olsaydı, hangisini tercih ederdiniz ?
Bu soruların cevabını Robert Langdon karakteriyle Dan Brown, Cehennem (Inferno) isimli romanında sorgulamış ve gizemler onu İstanbul’a getirmişti. Önümüzdeki günlerde Tom Hanks’in Profesör Langdon’a hayat verdiği film “Inferno” vizyona girecek.
[share]
[/share]
Kitapta olduğu gibi filmde de dünya nüfusuna dikkat çeken bir vurgu bulunmakta ve tabi bir de bu sorunu çözmek isteyen psikopat bir “dahi genetik mühendisi”. Bunların yanı sıra “kötü adamlar”, Dünya Sağlık Örgütü ve CDC’de olay örgüsünde bulunuyor. Sanat tarihi uzmanı olan baş karakter Robert ise tüm bu karmaşayı çözümlemeye çalışan kişi oluyor.
Elimizdeki tüm verileri değerlendirdiğimizde görülen bir gerçek var ki insan popülasyonu yüksek bir nüfus artış hızına sahip. 2050 yılı için ciddi sorunların baş gösterebileceği, kıtlık gibi problemlerin belirginleşebileceğine dair kaygılar her geçen gün artmakta. 2050 öngörüleri, toplam dünya nüfusunun yaklaşık 9.7 milyar insana ulaşacağını göstermekte.
Bu bulgular gelecek için tedirgin edici olmakla birlikte sanayileşme ve dünyanın, insanoğlu için yaşanabilirliğinin azalmasından dolayı gelecekteki nesillerin hayatta kalım adına bizden daha zor zamanlar geçireceği aşikar.

Bu kaygılardan dolayı insanlık hayatta kalmak için geliştirdiği teknolojiyle çeşitli çözümler arıyor. Laboratuvarda yapay et geliştirilmesinden Mars’ta koloni kurulmasına kadar çok çeşitli çalışmalar sürmekte. Peki bu nüfus sorununun çözümü ne olacak? Gelecekte nasıl senaryolar bizi bekliyor? Dr. Zobrist haklı mı?
Bu ilginç konuyu, yazar Dan Brown kendi tarzında ve yoğun bir sanat tarihi bilgisi ile işliyor Cehennem (Inferno) kitabında. Eserin temelini oluşturan Dante’nin İlahi Komedyası’ndan, önünden geçilen binaların tarihine kadar ilginç bilgileri yazar kitapta aktarmış durumda. Ayrıca hem filmi hem de kitabı bizim için daha ilgi çekici kılan nokta ise İstanbul’da geçen bölümler bulunuyor olması. Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı’nı okumak keyif verici. Dan Brown sanat tarihiyle ilgili ilginç bilgileri aktarma konusunda iyi bir yeteneğe sahip.
Ancak iş bilim-kurgu kısmına gelince kitapta bir miktar eleştiriye açık nokta bulunmakta. “Genetik mühendisliği dahisi” kötü adam, basit biyoloji bilgilerinin yanlış kullanılması, evrim kavramına dar bir açıdan bakılması gibi önemli eksiklikler, bu konularla ilgili daha önce temel bilgiye sahip pek çok kişinin dikkatini çekebilecek kadar eksiklik barındırmakta.
Bu ayın 16’sında vizyona girecek olan filmde, yönetmen Ron Howard’ın bilimsel yaklaşımları iyi değerlendirip, en azından basit hatalara filmde yer vermemiş olmasını umuyoruz.
Giriş görseli : Sandro Botticelli (1445-1510), La Carte de l’Enfer