Kadın Viking savaşçılar , bazı arkeologlar tarafından bile halen kabul edilmiyor.
İsveç’in Birka kasabasında 1880’lerde bir savaşçı mezarı keşfedildi. Kılıç, balta, kalkanlar, zırh delici oklar, mızrak, ve 2 atıyla gömülen savaşçının, “savaşçı” olmasından ötürü “erkek” olduğu düşünülüyordu ve büyük çaplı araştırmalara tabi tutulmuyordu. Ancak bazı bulgular, savaşçının kadın olma ihtimali üzerinde duruyordu.
İsveç’in güneydoğusunda bulunan Birka kasabası, hem en büyük Viking mezarlarını barındıran bir kazı alanı hem de Vikingler döneminin önemli bir ticaret merkezi olarak biliniyor. Arkeologlar, 1880’lerde keşfedilen mezarın M.S. 10. yüzyıla ait olduğunu düşünüyor. Mezar, arkeologlara göre Vikinglerin erkek savaşçı figürünü yansıtıyordu. Ancak çalışma, bazı araştırmacıların toplumsal cinsiyet rollerine sıkı sıkıya bağlı kaldıklarının göstergesi gibiydi.
Çok sayıda metin kadın Viking savaşçılara işaret ediyor

Vikinglerle ilgili yazılan eserler, uzun yıllardır savaşçıların hepsinin erkek olmadığını ima ediyordu. Örneğin, M.S. 10. yüzyıla ait İrlanda dilinde yazılan bir metinde, Viking filosunu İrlanda’ya taşıyan kişinin kadın bir savaşçı –Inghen Ruaidh (Kırmızı Kız)- olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca 13. yüzyıla ait Völsunga efsanesi gibi çok sayıda Viking efsanesi de erkek savaşçıların yanında savaşan kadınların olduğunu belirtiyordu. Ancak bazı arkeologlar, bu kadın savaşçıları yalnızca mitolojik süslemeler olarak görmeye devam etti. Tıpkı Birka savaşçılarının erkek olarak aktarıldığı çalışmalar gibi.
Stockholm Üniversitesi’nden biyo arkeolog Anna Kjellström, savaşçının diş kökü ve üst kol kemiğinden örnekler aldı. DNA analizlerinde, X kromozomu tespit edilirken, Y kromozomu tespit edilmedi. Yani kadın bir savaşçıydı.
Kadın Viking savaşçı muhtemelen taktikçiydi

Kjellström’ün 2014’teki bir konferansta sunulan ve 2016’da yayımlanan analizi kamuoyunda çok fazla etki yapmadı ve çalışmanın bazı arkeologları geri adım attı. Mezarın kazısı bir asırdan daha uzun bir süre önce gerçekleştiğinden, kemiklerin karışma olasılığı düşünüldü. Buna cevaben, Uppsala Üniversitesi’nden arkeolog Charlotte Hedenstierna-Jonson başkanlığındaki bir ekip, iki kat daha fazla kemik inceledi ve iki tür DNA elde etti. Kişinin anneden çocuğa geçen DNA’sını gösteren mitokondriyal DNA’sı (mtDNA) kemiklerin bir veya birden fazla kişiyi temsil edip etmediğini belirlemeye yaradı. Savaşçının nükleer (çekirdeksel) DNA’sının parçaları ise biyolojik cinsiyetini ortaya çıkarmaya yarıyordu.
Sonuçlar açıktı; ekip, kemiklerde herhangi bir Y kromozomu ve eşleştirilen çeşitli kemiklerden aynı mitokondriyal DNA tespit edemedi. Kalıntılar bir kişiyi temsil ediyordu ve o bir kadındı.
Hedenstierna-Jonson ve meslektaşları, kadının muhtemelen bir savaşçı olduğunu ve saygın bir taktikçi olduğunu söylüyor. Hedenstierna-Jonson, iskeletin üstünde taktikleri gösteren örneklerin olduğunu belirterek, “Bu, taktikleri planlayanın onun olduğunu ve lider olduğunu gösteriyor.” dedi.
Kaynak;