Drone pilotları bir hedefi bilgisayar üzerinden imha edebiliyor. Ancak bu durum askerlere “manevi hasar” hissi veriyor.
Son zamanlarda Suudi petrol tesislerinin insansız hava araçları tarafından bombalanması, dronelar hakkında bir çok soruyu gündeme getirdi. Ancak önemli bir durum ise drone pilotlarının yaşadığı manevi hasar duygusu idi.
Dronelar ilk defa askeri operasyonlar için kullanıldığında, bu teknolojilerin pilotları savaşın zararlarından koruyacağı yönündeki görüş hakimdi. Halen de bu görüşün genel olarak hakim olduğu söylenebilir. Dronelar uzaktan kumandalı olduğundan, pilotların artık vurulma riski olmuyordu. Savaş uzmanlarının endişe duydukları şey, pilotların çatışmalara bir bilgisayar oyunu gibi davranmaları ve böylece çatışma etiğine daha az uymaları yönündeki fikirlerdi.
Bununla birlikte, 2000’li yılların ortalarından itibaren, drone pilotları bazı özellikler göstermeye başladı. Araştırmalarda drone pilotlarının psikolojik yıpranma oranları, geleneksel pilotlarınkinden daha yüksek çıktı.
Drone pilotlarında keskin nişancı sendromu

Peki bu duruma neden olan faktör/faktörler neler olabilirdi? Araştırmacılar bunları belirlemeye koyuldu. Sonuç olarak bazı bulgular öne çıktı; Örneğin biri, bu pilotların bir tür travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) yaşadığıydı. Bir başka bulguda ise PTSD yerine pilotlarda, “keskin nişancı sendromu” olarak bilinen durum görüldü.
Keskin nişancı sendromunda bir keskin nişancı, uzak mesafedeki insanları öldürmekten dolayı duygusal olarak acı çeker. Hedefin keskin nişancı için doğrudan bir tehdit oluşturmadığı göz önüne alındığında, doğrudan tehdit olmayan birini öldürme onlara acı hissi verir. Bu durum drone pilotlarıyla belirgin şekilde paralellikler gösteriyor.
Araştırmalarda pilotlardaki bu psikolojik hasarların nedenine ilişkin iki faktör belirlendi;
İlk olarak, pilot, savaştan fiziksel olarak uzak olsa da hedeflerine “bilgi olarak yakın” idi. Çünkü bir pilot, hedefini vurmadan günler veya haftalar önce hedefi gözetlemeye başlar. Dolayısıyla hedefinin birçok anına şahit olur ve onları bir insan olarak hisseder. Örneğin, hedefinin ailesi ve arkadaşları ile yemek yemesini ya da vakit geçirmesini izler. Drone pilotlarından hedefini vurduktan sonra hasar değerlendirme raporu beklenir. Drone pilotlarının izleme sürecinde hedef üzerinde önemli istihbari bilgiler elde edilebilir. Cenaze törenine katılanlar, aile üyelerinin verdiği tepkiler gibi. Tüm bu sebeplerden ötürü bir drone pilotu, geleneksel bir pilota göre hedefine bilgi olarak daha yakındır.
İkinci faktör, pilotun ciddi bir manevi olarak uyumsuzluk yaşayabilme durumu. Bir keskin nişancı gibi, genellikle hedeflerinden doğrudan bir tehdit altında değiller. Bir askerin birine karşı güç kullanması için gereken ahlaki gereklilik, o kişinin tehdit oluşturmasıdır. Ancak drone pilotu uzaktan hareket ettiği için eylemlerinde bu ahlaki gerekçeyi kaybedebilir.
Üstelik kendi ülkesinde çalışan bir drone pilotu, mesai bitiminde savaş “alanı”ndan çıkarak evine dönüyor. Hedefi imha ettikten hemen sonra evine giden pilotlar çocukları ile yemek yiyerek büyük bir psikolojik çatışma yaşayabiliyor.
Ölümcül kararlar ve hemen ardından dönülen normalite çatışması

Savaş alanı özel bir ahlaki kurallar oluşturur ve ölümcül kararların alımı etik değerler uyumlu ilerlemeye daha yakındır. Ancak drone pilotları ölümcül kararları verdikleri yerlerden normale döndüklerinde ani bir değişim yaşar. Bu, “manevi hasar” denilen şeyi oluşturur. PTSD’den farklı olarak, drone pilotlarının bilgi bakımından zengin ancak mesafe olarak uzak oluşu, savaş alanı ile normalite arasındaki manevi uyumsuzluğun İHA pilotları için önemli psikolojik ve duygusal zararlara neden olduğu bir durum yaratır.
Yapılması gereken birkaç adım bulunuyor. Manevi hasar, pilotların drone kullanmayı bırakması anlamına gelmez. Bunun yerine, pilotların seçimi ve eğitimi manevi hasar göz önüne alınarak yapılmalı. Ayrıca, ölümcül güç kullanımının ardından pilotlar için uygun danışmanlık ve desteklerin olması gerekir.
Çalışmayı, Avustralya Ulusal Üniversitesi, Ulusal Güvenlik Koleji‘nden etikbilimci Dr. Adam Henschke gerçekleştirdi. Dr. Henschke, etik, teknoloji ve güvenlik alanlarında çalışmakta.
Kaynak;